Tunç Çağları’nın Krallık Merkezi Acemhöyük’te Aydınlanıyor

Tunç Çağları’nın Krallık Merkezi Acemhöyük’te Aydınlanıyor

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ), Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yalçın Kamış’la Tunç Çağı’na dair yapılardan biri olan Krallık Merkezi gün yüzüne çıkıyor. Anadolu’nun en büyük arkeolojik kazı yerleri arasında olan Acemhöyük’te en eski yerleşim merkezi ise Erken Tunç Çağı’nı işaret ediyor. Acemhöyük’ün Anadolu ile Mezopotamya ve Suriye arasındaki birçok ticari faaliyetlerde de önemli bir rol oynadığı da bilinmekte.

Aksaray ilinin merkez ilçesine bağlı Yeşilova Beldesi’nde bulunan Acemhöyük, Orta Anadolu’nun dikkat çekici arkeolojik yerleşimlerinden biridir. Höyük, adını Çaldıran Seferi (1514) sonrasında İran Azerbaycan’ından getirilip buraya yerleştirilen obalardan almıştır. Acemhöyük, Melendiz Nehri’nin oluşturduğu bereketli alüvyon ovasının merkezinde, Tuz Gölü’ne yakın bir noktada bulunuyor. Yerleşim, yaklaşık 700x600x20 metre ölçülerindeki bir höyük ve tamamına yakını Yeşilova Kasabası’nın altında kalan ve höyüğü dört yönden çevreleyen Aşağı Şehir’den meydana geliyor. Acemhöyük, bu ölçüleriyle Anadolu’nun en büyük arkeolojik yerleşimleri arasında yer alıyor.

Anadolu coğrafyasının köklü ve uzun soluklu arkeolojik kazıları arasında yer alan Acemhöyük’te ilk sistemli çalışmalar, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nimet Özgüç tarafından 1962 yılında başladı ve 1988 yılına kadar sürdü. 1989 yılında,  aynı üniversiteden Prof. Dr. Aliye Öztan başkanlığında ikinci dönem kazıları başlamış ve 2019 yılına kadar devam etti. 2020 yılında, Acemhöyük kazı başkanlığına Cumhurbaşkanlığı kararı ile Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Yalçın Kamış getirilmiştir.

Anadolu’nun ortasında, günümüzde de yoğun olarak kullanılan kuzey-güney ve doğu-batı yönlü güzergâhların bağlantı noktasında yer alması ve çevresindeki doğal kaynaklar Acemhöyük’ün uzun bir süre yerleşim görmesinin temel nedeni olarak görülüyor. Günümüze kadar sürdürülen çalışmalar, Acemhöyük’te yerleşim tarihinin M.Ö 3000 yılları civarında başladığına işaret ediyor. Yerleşimin en parlak dönemi, höyük ve aşağı şehrin yoğun bir şekilde iskân edildiği Asur Ticaret Kolonileri Çağı (M.Ö 2000-1700) olarak görülüyor. Kent, yerleşiminin tamamını etkileyen şiddetli bir yangın felaketinden sonra ekonomik ve siyasi olarak bir gerileme dönemine giriyor ve M.Ö 1600 yılları civarında tamamen terk ediliyor. M.Ö 8. yüzyıldan başlayarak Helenistik ve Roma dönemlerini içine alan zaman aralığında, höyükte yerleşimin yeniden başladığı görülüyor. Ancak bu dönem yerleşimlerinin höyüğün belli bölümlerine yayılan köyün nitelikli yerler olduğu anlaşılıyor.

Acemhöyük’te günümüze değin sürdürülen kazılarda ulaşılan en eski yerleşim Erken Tunç Çağı’nı tarihlendiriyor (M.Ö 3000-2000). M.Ö 3. Binyılın başlarında kurulduğu anlaşılan kentin M.Ö 2500 yıllarından itibaren giderek gelişmeye başladığı ve anıtsal nitelikli bir savunma sistemiyle çevrelendiği anlaşılıyor. Yaklaşık 75 metrelik bölümü açığa çıkartılan kerpiç surun ortalama genişliği ise 6 metre olup korunan yüksekliği 4 metrenin üzerinde. Bu özellikleriyle Anadolu’da benzeri bulunmayan sur sisteminin zengin ve gelişkin bir kent yerleşimine işaret ettiği ortaya çıkıyor.

Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nda (M.Ö 2000-1700) gücünü ve zenginliğini koruyan Acemhöyük, Anadolu ile Mezopotamya-Suriye arasında gerçekleşen ticari faaliyetlerde önemli bir rol oynadı. Bu sayede zenginliğini artıran kent giderek gelişir ve anıtsal yapılarla donatıldı. Büyük Kral unvanlı bir kişi tarafından yönetilen kentin başlıca anıtsal yapıları Hatipler ve Sarıkaya sarayları ile bunlar arasında yer alan büyük yapıdır.

İdari işlevi ön plana çıkan Sarıkaya Sarayı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı’nın (M.Ö 2000-1700)  Anadolu çapında en iyi korunmuş ve en büyük idari yapılarından biri olarak tasvir ediliyor. Şiddetli bir yangın sonucunda tahrip olduğu anlaşılan sarayın merkezi avlulu plana sahip olduğu ve iki katlı olduğu anlaşılıyor. Binanın yapımında kullanılan sedir, ardıç, karaçam ve meşe gibi ağaçlar binanın yapım tarihini öğrenmemizin yanı sıra bundan yaklaşık 4000 yıl önceki çevrenin bitki örtüsü hakkında fikir edinmemizi sağlıyor. Sarayda bulunan ve dönemin zenginliğini yansıtan eserler içerisinde bakır külçeler, altın süs eşyaları, fil ve su aygırı dişinden yapılmış eşyalar, obsidyen ve kaya kristalinden yapılmış kaplar dikkati çekiyor. Ayrıca çoğunluğu Sarıkaya Sarayı’nın üç odasına depolanmış kil topaklar/bullalar, Acemhöyük’ün siyasi ve ekonomik ilişkilerinin olduğu bölge ve kişileri de tanımamıza yardımcı oluyor. Bunların bir kısmının Asur, Mari, Kargamış gibi Mezopotamya, Suriye ve güneydoğu Anadolu’nun çağdaş yöneticilerine ait olduğu biliniyor.

Höyüğün kuzeybatısındaki yükselti üzerinde bulunan Hatipler Sarayı yerleşimdeki anıtsal yapıların en eskisidir. Zemin katında en az 72 odası bulunduğu anlaşılan saray olasılıkla Sarıkaya Sarayı’nı da sona erdiren yangın felaketinde tahrip oluyor.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ