ATATÜRK’ÜN DİNE BAKIŞI

ATATÜRK’ÜN DİNE BAKIŞI

HÜR DÜŞÜNCE                                                                               ZEKERİYYA İLLEEZ

                                                 ATATÜRK’ÜN DİNE BAKIŞI

          Atatürk 1881 de Selanik’te ,Osmanlı devletinin en karışık,bunalımlı,sürekli gerilemenin dağılmaya dönüştüğü zamanda; Kur’an okuyan,dini vecibeleri yerine getiren Zübeyda Hanım’ın kucağınada yetişmiştir.

          Atatürk; Namık Kemal,Ziya Gökalp,Tevfik Fikret gibi şair,yazar,sosyolog yazarlardan etkilenmiştir. Atatürk,öp öz Yörük- Türkmen çocuğudur.Yani Türk’tür.

          Ahmet Yesevi; “Doğum kaderdir. Din seçim.” Der. İnsanların doğumda kaderine hükmedemez.İnsanlar akıl ve düşüncesiyle dinini tercih edebilir.

          Atatürk için özellikle,Milli Mücadele döneminden itibaren dinsiz ve hatta Yahudi asıllı,İngilizlerin adamı gibi iddia ve iftiralara maruz kalmıştır.

          Atatürk’ün dini inancı ve dinin siyasete alet edilmesi konusunda ki düşünceleri ve yaşayışına iyi bakmak lazımdır.

          Atatürk’ün çok çeşitli kaynaklarda ifade edilen; dine inanan ama kullanılmasına karşı olan nitelikte olması dikkat çekicidir.

          Sabiha Gökçen’in,Hasan Rıza Soyak’ın,Dr. Neşet Ömer İrdelp’in hatıraları kaynak niteliğindedir.

          Nahl Süresi 32. Ayet; Onlar,meleklerin selam size; yaptıklarınıza karşılık girin cennete,diyerek mutluluk içinde ruhların teslim alacağı kimselerdir.” İfadesi çok önemlidir.

          Sabiha Gökçen’in bir gün Atatürk’ün elini öpmek için girdiğinde,Atatürk’ü yoğun bir çalışma içinde görür. Bir süre bekler. Atatürk “Allah” der. Sonra Sabiha gökçen’e “Sen dindar mısın” der. Sabiha Gökçen de cevaben” Dindarım” der. Atatürk; “Allah büyük bir kuvvettir.O’na daima inanmak lazımdır.” Diye beirtir.

          Hasan Rıza Soyak’ın hatıralarında Atatürk, gözü iyi görmediği için “Saat kaç ?” diye sorar. Cevaben; “saat;7.00 efendim.” Der. Atatürk aynı soruyu iki defa sorar.Hasan Rıza Soyak iki seferde aynı cevabı verir.. Biraz sukünet bulunca,Atatürk yatağa yatırılıyor. Biraz  rahat ettiniz mi diye sorulunca evet diyor. Dr. Neşet Ömer İrdelp “Dilinizi çıkarır mısınız? Diyor. Atatürk dilini yarısına kadar çıkarıyor.. Dr. Neşet Ömer İrdelp biraz daha dilini çıkarmasını istiyor. Atatürk,artık söyleneni anlamaz durumda! Dilini geri çekiyor. Başını biraz sağa çevirerek “Aleykümselam” diyor. İşte Nahl Süresi 32. Ayet’te ifade edilen hüküm Atatürk’de gerçekleşiyor.

           ABD Dışişleri Gizli Rapor’unda “Atatürk(Agnosik) bilinmezci olduğuna dair genellikle kabul görmüş inancı reddediyor.; ancak dininin kainatın mucidi ve hakimi tek Tanrı’ya  inanmak olduğunu söylüyor. Ayrıca beşeriyetin böyle bir Tanrı’ya inanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor.” Deniyor.

          Atatürk dine değil de; 1.Din ticareti yapanlar ve 2. Hurafelere karşı idi. Bu iki duruma karşı her zaman mücadele etti.

          Atatürk,” Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiç kimseye ne bir din,nede bir mezhep kabulüne icbar edebilir. Din ve mezhep,hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.”der.

          Atatürk; Saltanatı kaldırdı.Cumhuriyeti ilan etti. Şer’iye ve Evkaf Vekaletini kaldırıp,yerine Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu. Halifeliği kaldırdı. Tevhid-i Tedrisat Kanununu çıkardı. Tekke ve Zaviyeleri kapattı. Elmalı’lı Hamdi Yazır’a Kur’an’ı Kerim’i ve Hadis kitaplarını Türkçeye çevirtti. Tükçe Tefsir yazdırdı. Hutbeleri Türkçe verdirdi.

         Atatürk1930’da 1.Tarih Kongresi ardından üyelere,Marmara Köşk’ünde  bir çey partisi verir. Burada; “Evet din lüzumlu bir müessesedir..Dinsiz milletlerinde devamına imkan yoktur. Yalnız şurası vardır ki din, Allah ile kul arasında ki bağlılıktır. Softa sınıfının din simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler menfur kimselerdir. İşte biz bu vaziyete muhalifiz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar halkımızı aldatmışlar. Bizim sizin asıl mücadele edeceğimiz insanlar bunlardır.

          Hilafet konusuna gelince arkadaşlardan bilhassa hariçten hilafet teklifleri olmuştur.’ Siz halife olunuz’ demişlerdi. Ben bu tekliflere daima gülerek cevap verdim. Hilafet lüzumsuz hatta zararlı bir müessese haline gelmişti. Bundan beklenen gaye tahakkuk etmemiştir. Cihan harbinde gördük; Müslümanlar halife ordularına karşı harp ettiler. Halife ordularını Suriye de arkadan vuranlar olmuştur. Türk askerlerini şehit etmişlerdir. Halifelik faydalı halini muhafaza etmiş olsaydı Müslüman alemi buna tesahüp etmeleri icap ederdi. Dinle hilafeti birbirinden ayırdetmek lazımdır. Birincisi ne kadar faydalı ise ikincisi o kadar lüzumsuz bir hal almıştır. Hilafeti lağvettiğimiz günden bu güne kadar kimsenin buna sahip çıkmaması, Müslüman dünyanın halifeside yürüyeceğine ve yürümekte olduğuna en güzel misal değil mdir?”

          Atatürk,dini kullananlara “Din oyunu aktörleri” demiştir.” Tarihimizi okuyunuz ve dinleyiniz…Görürsünüz ki; milleti mahveden,esir eden fenalıklar hep din kisvesi altında küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar. Halbuki elhamdülillah hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız. Artık bizim dini öğrenmemiz için ondan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın,babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile dinimizin esaslarını anlatmaya kafidir.”

          Atatürk Diyanet İşleri başkanlığını kurarken,Alevi-Bektaşi gurupları ile de anlaşmaya çalıştı.

          20 Haziran 1928’de İstanbul Darülfünun İlahıyat Fakültesinden bir gurup bilim adamı tarafından hazırlanan reform taslağını reddetti. Gerekçesi; İslam’ın özüne aykırı olmasıydı. Dini Islah Beyannamesinde; Camilere sıralar ve elbiselikler konulmalı.Camiye ayakkabı ile girilebilecek bir düzen yapılmalı.Camilere müzik aletleri sokulmalı. Atatürk bu taslağı reddetmekle kalmadı,komisyonuda dağıttı..

          Atataürk,Mecliste ki tartışmalarda konuşmacıların “Bir laiklik elden gidiyor.Affedersiniz ben bu laikliği anlayamadım sözüne,” Adam olmaktır Hocam Adam olmaktır.” Diye cevap vermiştir.

           Atatürk dine karşı değil dini kullananlara ve hurafelere karşı idi.

          Atatürk,Kazım Karabekir Paşa ile birlikte 6 Şubat 1923’te Balıkesir’i ziyaret etmiştir. 7 Şubat 1923’te Zağnos Paşa Camii’nde okunan mevidden sonra minbere çıkıp okuduğu hutbe,dini anlayışı bakımından çok önemlidir. “Ey millet! Allah birdir.,şanı büyüktür. Allah’ın selameti,sevgi ve iyiliği üzrinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri,Cenabı Hak tarafından insanlara dini hakikatler tebliğe memur edilmiş,resul olmuştur. Temel nizamı,hepimizin bildiği Kur’an’ı Azimişşah’daki açık ve kesin hükümlerdir..

          İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz,son dindir,mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla,mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla,mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilahi tabiat kanunları arasında zıtlık olması gerekmektedir. Çünkü; bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak’tır.

          Arkadaşlar,Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere iki ele sahipti.Biri kendi evi,diğeri Allah’ın evi idi. Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı.Hz.Peygamberin mübarek yollarını takip ederek,bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğe ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde,Allah’ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı umut ediyorum.

          Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler söylenenleri dinleme ibadet ile beraber din ve dünya  için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlıbaşına faaliyette bulunması lazımdır. İşte bizde burada din ve dünya için,geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.

          Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepimizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Milli emeller,milli irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil millet fertlerinin tamamının arzularının,emellerinin birleşmesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek,ne sormak istiyorsanız sormanızı rica ederim.”

          Atatürk’e karşı ön yargılı olanlar,Atatürk’ü tanımadan dinsiz veya din duyguları zayıftı diye yakıştırmalarda bulunurlar! Öteden beri Atatürk’e karşı olan odakları iyi araştırdığımız zaman; Türk Milleti ve değerlerine düşman olanlardır. Milli Mücadeleye karşı olan İngiliz Muhipler,Kürt Teali,Teali İslam vb. zararlı cemiyetlerdir.

          Dünyada 35 ülkede heykeli olan, 35 ülkede alanları adı verilmiş,138 ülkede sokaklara ismi verilmiş,bir çok ülkede ders kitaplarına girmiş,Türk Milletinin önderi,dünyanın lideridir.

          Atatürk’ü kendilerine engel gören güçler,Atatürk hakkında düşünce ve fikirlerini çekinmeden ifade ederlerken; Türk Milletine karşı ırkçılık ve dini misyonları ifade eden tarikat ve cemaatler oluşturup kullanmışlardır. Selçuklu devleti ne zaman Selçuk,Tuğrul,Çağrı,Alparslan olan; Fars kültürünün etkisinde kalmış hükümdarlarının Keyhüsrev,Keygubat,Keygavus diye devam isim ve soy isimlerini almaya başlamışlarsa,Türklüğü zayıflayınca,içeriden parçalanması kolaylaşmıştır. Osmalıda Ertuğrul,Osman,,Orhan diye devam eden isimler,ne zaman Arap kültürünün etki alanına girmiş Abdulaziz,Abdulmecid,Abdulhamit,Vahdettin isimlerle anılmış,Osmanlı devleti kolayca içeriden parçalanarak ve isyanlar marifetiyle yıkılmıştır.

          Türklüğü ayağa kaldıran,Milli Mücadele ve ardından,TC Devletini kuran,medeniyet yarışında iddialı olan,Türk kültürünü en üst düzeye çıkarmak için yapılan inkılapları; Atatürk’ü maske yapam kripto emperyal uşaklar,dini kullanan ama yaşamayan dinci yobaz guruplar kabul etmemişlerdir. Bunları kullanan ve yönlendiren emperyal guruplar,Atatürk’ü her fırsatta küçük düşürmeye çalışmışlardır.

          Atatürk’e dinsiz diye karşı çıkanlar,iyi araştırıldığında Türk Milletine ve Türklüğe (Türk sözcüğüne bile) karşı olan kendilerini gizleyen, devletin çeşitli kademelerine yerleşmiş ‘aslen Ermeni,Rum,Yahudi vb.’ Kriptolardır.

          Japonya’da cami yaptıran,Elmalılı Hamdi Yazır’a Kur’an’ın meali ve tefsirini yazdıran,böylelikle Kur’an’ın Türkçe ve anlamıyla okunmasını sağlayan,takkiyeci ve sahte din adamlarına karşı gerçek din adamlarını her zaman destekleyen,kendisine Tunus’tan,İran’dan,Adana’dan çok eski el yazması Kur’an’ı Kerim hediye edilen,Diyanet İşleri Başkanlığını Kuran,camilerde siyaset yapılmasına karşı çıkan,Milli Mücadele ile ezanımızın okunmasını sağlayan,hürriyet ve istiklal içinde dini vecibelerimizin yerine getirlmesini sağlayan Atatürk’e karşı olmak değil minnet borcu ile ruhu şad olsun demeliyiz.

          Atatürk dine değil dini kullananlara (dincilere) karşı olmuştur. Zatende TC Devletimize en büyük zararı dini kullananlar (dinciler) ve Atatürk’ü maske yapan kriptolar vermiştir.

          Oku oku oku. Anla anla anla.Muhakeme ve mukayese yap.Daha sonra kararını ver. Boş bardak ve sadece dinleyici olma!

          Uyuma ki,uyanıklara maskara olma!

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ