TURNA

TURNA

MEHMET ALİ TALAYHAN

Uzun yaz günlerinde bazen insanın bir yere uzanarak biraz uyumak biz yaştakiler için ihtiyaç oluyor. İstanbul’un sıcakları nemle karışık olunca dayanılmaz hale geliyor. Bu sırada uyku ihtiyacı da artıyor, oturduğun yerde uyumaya başlıyorsun. Maksadım uykuyu anlatmak değildir. Böyle sıcak bir günde her zaman açık olan radyoda birden bir turna türküsünün müziğini duyunca bendeki uyku hali turna kuşu gibi kanat çırpıp gitti. Nasıl gitmesin hangi kuş kendisini müziğimize bu kadar sokabilmiştir. Hakkını yemeyelim bülbül, keklik de mühim bir yer işgal etmiştir. Her birinin yeri ayrı olsa da turna kadar beni etkileyen olmamıştır. Peki niçin?

Hemen itiraf ediyorum. Turna kuşunu birkaç defa yakından görmüşlüğüm olmuştur. En çok da başının üzerindeki zülüfleriyle güzelliğini seyretmeye doyamamıştım. Gözlerinin güzelliğini yakından görenlerden dinlemek lazım. Türkü seven bu güzelliğe doyabilir mi? Yükseklerde uçarlarken görmüşlüğümüz çoktur. Uzun kırmızı gagası, uzun bacakları, kanatlarının açıklığı dikkati çeker. Kanatlarını ağır ağır çırpması taşıdığı yükten midir? Semalarımızın yazlık nöbetçilerinin göçmen kuşları turnaların türkülerimizde nasıl ve niçin bu kadar yer aldığı merak etmeyen var mı? Tek başıma bu sorunun cevabını bulamayacağımı bildiğimden hayli fazla olan türkü dostlarıma müracaat etmekle çareyi buldum. Yetinmeyerek ilmine güvendiğim akademik kariyeri yüksek müzisyen dostlarımı aradım. Türkü dostu dostlarımı akademik camiamızın itibarlı ünvanlı akademisyenlerimizi ve edebiyatçılarımız arasında yaptığım araştırmanın sonucunda bir hayli etkilendiğimi itiraf ediyorum. Turnalı türküler neşeli parçalardan sayılmazlar. Ya da ben öyle hatırlıyorum. İddia etmiyorum semah dışında turna ile ifade edilen bir oyun bilmiyorum. Elbette konumuz bu değildir.

Turna türkülerinin neredeyse tamamında aynı duygu yoğunluğu olduğunu görüyoruz. Başta gurbet, hasret, vefa ve sitem gibi bize ait sevgi ve sevda bağımlısı bir milletin bütün özellikleri nedense bu turna kuşunun kanatlarına yükleyerek işin içinden çıkmışız. Onca yükü bu kuş nasıl havada taşımış onu da merak etmiyor değilim. Araştırmalarım sırasında turna kuşlarının bir özelliğinin bize benzediğidir. Tek eşlidir. İki yumurta yapar. Yuvada erkek ve dişi kuş nöbetleşe beklerler. Biri öldüğünde sadakatinden dolayı bir daha başka bir turna kuşu ile çiftleşmez. Yalnız uçmaz. Eşi ile birlikte uçar. Eşi ölürse onunda dünyası yıkılır. Ömrünün sonuna kadar onun acısı çeker. Turnalı Türkülerimizin sevgimizi, muhabbetimizi, hasretimizi, sitemlerimizi ve acılarımızı kanatlarında taşırken bizim de yükümüz hafifliyor gibi.

Uzaktan Leyleğe benzese de daha kısa gagaları, uzun ince bacakları, başlarının üzerinde yeleleri, allı, sarılı, beyazlı turnaların renkleri itibariyle sayıları hakkında farklı sayılar kullanılsa da bizde daha çok allı turna konu edilmiştir. Su kuşu olduklarını bundan dolayı göllerde ve ırmaklarda gezindiklerini biliyoruz. Yumurtalarını da karada yapmaktadırlar. Sıcak iklim kuşudur.

Dostlukta sevgide sebat etmek insan için zor bir imtihandır. Eşini yitiren turnanın tek başına hayatını devam ettirmeye çalışması vefanın sabrın sevginin bir ifadesi olarak insanımızın gönül sesi olan türkülerimizde iyi ki yer almıştır. Hiçbir acımız olmasa da özlem duyduğumuz uzak bir dostun sesini yüzünü hatırasını türkü ile bizimle birlikte olduğu hissine kapılırız. Hüma kuşu türküsünden hangi Türk etkilenmez? Hüma kuşu da turna kuşu mu?!!!

Aslında yok ama var sayılan kuşlar arasında yerini alan Hüma kuşu temsili resimlerde turnaya benzediği bazı Türk bayrak ve devlet sembollerinde kullanıldığı bilinmektedir. Hüma ve turna kuşları arasındaki benzerlik konumuz olmasa da gönül dünyamızı süsleyen kuşların arasında olmasından dolayı cennetten geldiklerine dahi inananlarımız vardır. Devlet sembollerinde dahi kendisine yer bulan turna kuşunu betonlaşan dünyamızda rastlamak hayli zor gibi görünse de görenlerin şanslı olduklarını söyleyebiliriz.

Gönlünde biriktirdiklerini kuşlara söyleten başka bir millet daha var mıdır? Kuşları devlet sembolü olarak gösterenlerin büyük kısmı yırtıcı kuşları hakimiyet ve güç sembolü olarak seçtiklerini biliyoruz. Bizim tarihimizde de bu sembolü kullananlar olmuştur. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Yabancı diyarlara giden bir Türkün gördüğü turna kuşları karşısında nasıl bir duygu seline kapılabileceğini düşünebiliyor musunuz? İnsafsız avcıların hedefi oldukları zaman da vardır. Toplu olarak seyahat ettiklerinden dayanışma içinde oldukları (ꓥ) şeklinde uçmalarından rahatlıkla anlaşılabilir. Kimi zamanlarda toplu uçtukları sırada boşlukta sergiledikleri dansları ile kendilerine hayran bırakırlar. Her halleri ile kendimize yakın hissettiğimiz turna kuşlarını eğer kalmışsa dere kenarlarında göl kıyılarında rastlayabiliriz. Siz onları ürkütmeseniz de onlar daima tetiktedirler. Turnayı gözünden vuranlara gelince onları hiç sevmedim. Bizim bunca kahrımızı kanatlarında taşıyan kuşu vuranlara sempati ile bakanlara da acırım. Turna balığını da bu bahsin dışında tutuyorum. Turna kuşlarına Flamingo diyenlere de kendimize göre bir cevabımız olsun.

Göçlerini bir şölen halinde yapan turnaların kanat çırpışları gönül dünyamızın seslerini de birlikte alıp götürmektedirler. Boşlukta bir düzen içinde hareket ederlerken gördüğünüzde ise bir turna türküsü mırıldanarak kendisine eşlik edebilirsiniz. Bakarsınız sizi de birlikte alıp hasretinize götürmüş. Biz türkülerimiz var oldukça varız.

07.08.2023 İstanbul

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ