KORYOLANUS FACİASI

KORYOLANUS FACİASI

MEHMET ALİ TALAYHAN

 

Trajedi yazarı olarak bilinen William Shakespeare (1564-1616) tiyatro eserleri ve şiirleriyle de ünlüdür. İngilizler için Shakespeare, İngilizce’ nin mihenk taşı dense yeridir. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de eserleri tercüme edilmiştir. Tiyatro oyunları sahnelerimizde halen ilgi ile seyredilmektedir. Eserlerinin tamamı dilimize çevrilmiştir. Shakespeare en iyi anlamanın yolu aslını okumaktır. Bu işi yapan çok az insan olduğunu da biliyorum. Ancak, elimde abartmadan söylemem gerekirse aslından daha kıymetli bir Shakespeare eseri vardır. Koryolanus Faciası adlı eseri kültür hayatımıza bizden biri kazandırdı. Son zamanlarda ilgiyle takip edilen hikâyeci Şerif Aydemir Koryolanus Faciası adlı eseri roman olarak bize kazandırdı.

Koryolanus Faciası, 3. Baskısı Akıl-Fikir yayınları tarafından yeniden basıldı. Yazarının ifadesine göre Hekimoğlu İsmail’in teşviki ile bu eseri romanlaştırmıştır. Kendisine telif ücreti olarak da 4 ton kömür verilmiştir. Aydemir, eserlerinden kazandığı ilk ücretin bu dört ton kömür olduğunu ifade ediyor. Aydemir, ünlü yazarımız Mehmet Niyazi Özdemir’in ifadesi ile millî Gogol’dur. Ruhuma Saplanan Şehir, Mendilim Sende Kalsın, Çiçekten Harman Olmaz, Yaşamak Geçti Başımdan, Neyleyim Yarsız Geçen Ömrü hemen hatırladığım eserleridir. Hikâyelerinin her biri bizim dünya anlayışımızı manevi mimarimizi bana göre en iyi resmeden saf, halis ve makyajsız katıksız Anadolu efendisidir. Efendiliği kaleminin ucunda gezdirirken ona hükmetmek yerine sanki kalemi gönlünün elinde tutturttuğunu hissettiriyor. Koryolanus Faciasının kahramanı Markus adlı komutandır. Markus, doğuştan vatansever, askeri yetenekleri yüksek, korkusuz, kılıcının ucuna denk gelenin iflah olmadığı bir yiğittir. Roma ordusunun en ünlü kahramanı olmanın şerefini tek başına düşmanlarının şehrine girerek orayı Roma adına fethetmesi ile daha da ünlenmiştir. Ünlendikçe ünlenmesi kılıcının karşısında kimsenin duramaması Markus için bir zaaf olmaya başlamıştır. Bu zaafını dostları da görememiştir. Konsül olacağı sırada kendisine rakip olarak gören bazı Senato üyeleri halkı Markus’a karşı kışkırtmışlardır. Markus’un zaaflarının bildiklerinden bunu ustaca kullanmış ve sonunda Markus’u ölüme mahkûm etmek istemiş ancak Roma’dan sürülmesine razı olmuşlardır. Markus’un hikâyesi bundan sonra başlıyor.

Aydemir, bir tiyatro eserinden bir roman çıkarma becerisi göstermiştir. Başka yapan var mı ben bilmiyorum. Aydemir, roman kahramanları arasındaki diyalogların neredeyse tamamına yakınını bizim topraklarımızın ürünü olarak idrak soframıza koymuştur. Vatan sevgisi; sadece toprağı savunmak ve uğrunda kan dökmek midir? Sorunun cevabını ben vermeyeyim. Kitabı okuyunca cevabını bulacaksınız. İçinde yaşadığımız alemi anlamanın işaretlerini asırlar evvelinden yazılan bir tiyatro eserinin bize ait olan değerler manzumesi ile beslenmesi kültür hazinemiz için büyük bir kazanç olmuştur. Gerçek kahramanlar övülmekten hoşlanmazlar. Markus’da öyledir. Kendisine övgüler düzen Titus’a -artık yeter. Annem bile beni methederken canım sıkılır. Bu ve buna benzer diyalogların büyük kısmında bizim değerlerimizin olduğu hemen anlaşılmaktadır.

Aklı başında bir kahramanın yaptıklarının karşılığını almaya çalışması halinde gerçek kahraman olamayacağı bize has duygu değil midir? Kahramanlık karşılığında ulufe beklemek yapılan hizmete zarar verir. Markus’ da yaptıklarının karşılığında hiçbir şey istemedi. Kendisine verilen bütün nimetleri geri çevirdi. Gerçek bir yiğidin yapacağı da buydu. Kahramanlıkları ile halkın gönlünde yükselenlerin hırslarına yenik düşmeleri kahramanlığı halkın nazarında hemen kaybolur. Kahramandan hain çıkar mı? Markus’ un romandaki macerası bu cevabı bize açıkça vermektedir. Kahramanlar da hain olabilir.

Şerif Aydemir, kendi üslubu ile bizden tasvirlerle meşhur bir eseri daha ileri bir safhaya taşımıştır. Bir tiyatro eserinden bir roman çıkararak ibretlik sahneleri gözümüzün önüne sermiştir. Kahramanların ağzından çıkan sözlerin bizim olduğu her halinden belli ifadelerde günlük hayatımızda karşılaştıklarımız olduğunu okuyunca şaşırmamak elde değil. Savaşta kazandığı kahramanlık şerefini muhafaza etmek de kahramanlıktır. Savaştaki kahramanlıkların sulh zamanında insani davranışlarla çatışması tabiidir. Yazarın ifadesi ile insan avucuna sığabilecek kadar taşı almalıdır. Daha fazlası alınmaya çalışıldığında eldeki taşlardan da olunacağı muhakkaktır.

Yiğit, cesur, gözünü budaktan esirgemeyen, ölüme kardeş diyen bir kahramanın nasıl hain olabileceğini Şerif Aydemir bize kendi tasvirlerimizle anlatmış. Annesinin daha çocukluğundan itibaren vatan sevgisi ile yetiştirdiği Markus; Roma’nın adeta koruyucusu olmuş ve bundan dolayı da karşılığında hiçbir talepte bulunmamıştır. Savaş zamanlarında hangi tarafın kazanacağına göre tavırları da bize çok da yabancı değildir. Markus’un savaş alanında yenilmesini isteyenlerin zafer sonrasında emellerine engel olacağını bildiklerinden entrika ile bir kahramanı meziyetlerinden tuzağa düşürerek bir facianın hazırlayıcısı olmuşlardır. Bizde de Markus’a benzeyen kahramanları hatırlayan var mıdır? Kitabı okuyunca hatırlayab

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ