İCABET… (6)

İCABET… (6)

MEHMET ALİ TALAYHAN

Bilecik’e doğru yol alırken Edebâli’nin Ahi teşkilatının ilk liderlerinden olduğunu hatırladım. Ahilik bir esnaf teşkilatıdır. Bir milletin refahı, huzuru, maneviyatı, askeri gücü, mali gücü hasılı her şeyi esnafının sağlamlığına bağlıdır. Anadolu’ da kurulan ahi teşkilatları askeri eğitim dahil her türlü eğitimi veren kurumdu. Edebâli’de bunu Bilecik’ te gerçekleştirmiştir. Dağınık ve kargaşa içinde hareket eden başıbozuklar yerine göçlerin sağlıklı kimin nereye nasıl yerleşeceği öncü Alperenler ’in görevlerindendi. Edebâli ve öğrencileri bunu gerçekleştirenlerdir. Şimdilerde gerçekleşen düzensiz göçmen hareketlerini kıyaslandığında tarihin henüz tam olarak da farkına varamadığı muazzam bir hadisenin sulh içinde nasıl çözüldüğünü göstermektedir.

Edebâli’nin Bilecik’te kurduğu sofra herkese açıktı. Bu sofraya dahil olmak amacıyla kısa olan mesafenin uzadıkça uzaması bizdeki sıkıntının artması sebep oldu. Bilecik girişinde kontrol amaçlı araçları durduran polis noktasına gelmiştik. Polis bize geç demesine rağmen noktaya doğru hareket edişimiz dikkat çekmişti. Kimlikleri kontrol eden polise türbeye nasıl gideceğimiz sorduk. Bu saatte çok kalabalık olacağını biraz daha beklememiz halinde oraya rahatça gidebileceğimizi söyledi. Cuma sonrası trafiğin yoğun olması burada normal trafik hareketlerindendir. Biz daha fazla bekleyemezdik. Bilecik içinden vadiye doğru uzanan parke kaplı bir yoldan aşağı doğru indik. Aracımızı park ederek bundan sonraki yolu yürüyerek gitmeye karar verdik. Uzaktan minare ve bayrağın dalgalandığı mekânı hedef alarak yürümeye başladık. Arada ziyaret dönüşü gelenler vardı.

Edebâli, daha önce Eskişehir yakınlarındaki tekkesinden Bilecek Fethedildikten sonra tekkesini buraya taşımıştır. Tekke ihtiyaçların karşılandığı bir mekândır. İnsanların ihtiyaçlarının karşılanması için ve gelenleri boş çevirmemek açısından koyun sürüsü beslediği biliniyor. Tekke tamamen irşad amaçlı kullanılmıştır. Ahi şeyhi olarak insanların eğitilmeleri, meslek öğrenmeleri mesleklerinin gereğini yerine getirmeleri için kontrol edilirdi.

Türbe vadi içinde bir tepenin üzerindedir. Dursun Fakih gibi tırmanarak çıkacağımızı anladık. Parke taşlarla döşeli yolun kısa zaman önce yapıldığı anlaşılıyor. Türk tasavvufunun ulu önderi önündeyiz. Koldaşları ile birlikte bizi karşıladı. Türbenin girişi sırasında alçak kapıdan eğilerek tazim ederek ilerlediğimizde içerideki kalabalık sessizce dualar yapıyordu. Diz çökerek vazifemizi ifa etmeye çalıştık. Aynı tavır ile içeriden ayrıldık. Dışarıdaki hamuşana da selamlar verdik. Türbenin yanına yapılan yeni odaların da türbeye uyum sağladığını söylemek mümkün. Çevreyi kontrolü altında bulunduran türbenin yeri insan ruhunu görünen alemden alıp götürmektedir. Çevredeki diğer vadiler halkın geçimin temin ettiği bağların ve bahçelerin varlığı hala güzelliğini sergilemektedir.

Görünürdeki davet sahipleri yerine Hatip Dede, Gazi Mihal, Dursun Fakih, Ertuğrul Gazi ve Edebâli olduğuna kendimizi inandırmıştık. Tekrar hepsine dualar ederek İstanbul’a doğru yola çıktık. Hayal perdesinin taşa toprağa kazınmış mirasını bir müddet için seyre daldık. Bitinya ucu denilen bu toprakların Türk atlılarının vatan yapmak için basmadık yer bırakmadıkları yerler üzerinde gezerken; onların hatıraları önünde tazimle eğilmenin yeterli olmadığını bildiğimizden yolculuğumuzun sonuna kadar dualarla yad etmeye çalıştık. Mümkün olsa da ziyaretçilerin seçilmiş rehberler eşliğinde ziyaretlerini yapmaları temin edilse ziyaret sonucunun semeresinin zenginliği tartışılmaz. Gelişi güzel kulaktan dolma birkaç söz ile yapılan ziyaretlerin hasılası ziyaretçilerin ziyaret sırasında davranışlarını görmekle çok iyi anlaşılacaktır. Biraz araştırma yapılarak buralara gelinse muhtemelen toprağa basarken bile dikkatlice ve sessizce yapılacağından eminim. Ziyaret adabına uygun davrananların varlığına da şahit olduğumuzu söylemeliyiz. Neyi niçin ziyaret ettiklerini bilmeyenlerin bir gün farkına varacaklarına da inanıyoruz.

Hediyelik eşya satıcılarının hoyratça davranışları türbenin hemen yanı başındaki çığırtkanlıkları bilmezliğin kimi yerli halka da sirayet ettiğinin bir şekli olsa gerek. Bilenlerin buna tahammül ederek sabretmesi mekânın izzetini korumak için olduğu da açıktır.

Yunan işgali sırasında sandukalara yapılan insanlık dışı hakaretler aslında içlerindeki kinlerini ve gerçek niyetlerinin dışa vurulmuş halidir. İstiklâl Savaşı ile geri aldığımız bu toprakları bize vatan yapanlarla aynı kefenin içine koymanın kendimizce doğru olduğuna inandık. Başta Gazi Mustafa Kemâl Atatürk ve silah arkadaşlarına çok şey borçluyuz. Gazi Mihal, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Şeyh Edebâli, Dursun Fakih ve daha sayısız hamûşan gibi.

İcabetin ardından Ahmet Pehlivan dostumuzla da mülaki olmak nasip oldu. Hasıl edebildiklerimizi sizinle paylaştık.

Bölünmüş yola varınca trafiğin yoğunlaştığını gördük. Telaş yapmaya başlasak da korktuğumuz başımıza gelmedi. İstanbul’ a sağlam bir şekilde vasıl olduk.

01.07.2023 / İstanbul

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ