İCABET… (2)

İCABET… (2)

Mehmet Ali Talayhan

Dar sokaklar arasında yaz ayları için köylerine gelenlerin araçları ile dolu. Aralarından geçmek için son derece dikkat istemektedir. Baş örtülü köy kıyafetli kadınların ellerinde taşıdıkları tencere ve bazı eşyalarla telaşlı bir şekilde sağa sola koşuşturmaları dikkatimiz çekti. Biraz sonra köy meydanında toplanan halkın bir mevlüt yemeği için bir araya geldiklerini anlamıştık. Köy meydanında toplanan sakinlerin bakışları arasında arabayı durdurarak araçtan indiğimde bütün dikkatlerin üzerimde olmasını fırsat bilerek hepsini birden selamladım.

-Aleykümselam. Hoş geldiniz

-Bayramınız kutlu olsun

Muhaveresinin ardından ziyaret maksadımızı ifade ettik. Mevlit yemeği için bir araya gelenler kendi aralarında sohbet etmekteydiler. Ev sahibimizde bizi biraz sonra meydandan alarak götürdü. Meyve ağaçlarının ve bağ çubuklarının arasında yeni inşa edilmiş üç katlı verandalı teraslı mütevazi evin manzarası Harmanlık Kayası ve dağların arasında dağlara nazaran daha küçük bir tepenin etrafında kurulan köy idi. İki minare ve Bir Direkte nazlanarak sallanan Ay Yıldızlı Bayrak ile birlikte dalgalanan mavi bayrağın kayı boyunun simgesini taşıdığını uzakta da olsa anladık. Minarelerin biri büyük ve yeni olduğu uzaktan belli oluyor diğeri ise daha küçük ve kıdemli olduğu anlaşılıyordu. Minarelerden daha yüksek bir yapı yok. Hatta camilerin çatılarına tepeden bakan sadece dağlar var. Uzaktan kocaman bir masayı andıran yalçın kayalara tırmanmak için profesyonel dağcıların bazı mevsimlerde gelip kamp kurdukları ve tırmanma gerçekleştirdikleri ifade ediliyor. Çocukluğumdan beri dağların zirvesine çıkmayı çok hayal ettim. Çocukken zirvesine çıkmadığım dağ yoktur. Bir zirveye çıkınca ufukta görülen diğer dağların zirveleri iştahımı kabartıyordu. Ancak bu hayal olarak kalmaktan öteye gitmedi. Sebepleri oldukça fazla. Bu yaşımda rehber eşliğinde tırmanmayı çok isterim. Nedense Harmanlık kayası bu iştihamı kabarttı. Ev sahibimle birlikte dışarı çıktık. İlk durağımız Hatip Dede Türbesi. Önce bir şadırvan göze çarpıyor. Şadırvanın gürül gürül akan buz gibi suyundan avuçlarımızı doldurarak şifa niyetine içtik. Şadırvanın bir zamanlar köylü için sosyal dayanışma merkezi olduğu yakınında bulunan taştan oyma dibek delil olarak duruyor. Asırların dibeği yüzlerce yıllık yaşanmışların şahidi olduğunu içine biriken yağmur suyu ile değerinden bir şey kaybetmemiş. Şadırvanın kitabesinde 1785 yılına tekabül eden tarih vardır. Şadırvanın hemen üzerinde kagir bir cami bulunuyor. Aşağı Mahalle Cami adı ile bilinen yapının uzun zamandan beri kullanılmadığı iki metreye kadar uzayan yabani otlardan belli oluyordu. Ellerimizle temizlediğimiz otlardan sonra merdivenleri çıkarak köhneleşmiş ahşap cami kapısını açarak içeri girdiğinizde ruhunuzu geçmişe götüren mekânla karşılaştık. Ceviz ağacından yapılmış iddiasız minber, taştan oyulmuş vaaz kürsüsü ve sonradan çatının çökmesini önlemek için destek olarak dikilen ardıç ağacı. Nedense ardıç ağacını çocukluğumdan beri çok severim. Kokusu rengi sonbahara doğru küçücük meyveleri ile bana geçmişimi hep hatırlatır. Ardıç şimdi de bu kutsal mekâna direk olmuş. Bir kez daha sevdim. Başımı yukarı kaldırdığımda dışarıdan çok mütevazi olarak görünen yapının içinde yapanların büyük bir felsefe sahibi olduklarını herkes anlayabilir. Yedi kat göğü hatırlatan ahşap tavanın birbirinin üzerine kondurulan ve derinlere gittikçe küçülen uyumlu yapıya hayran olmamak mümkün değil. Bizde bir zaman için temaşa etikten sonra dikkatimizi ahşap ve kapısı ayrı yerden açılan hanımlar bölümü geldi. Ahşap merdivenin gıcırdayan sesleri arasında yukarı çıktığımızda kafamızın neredeyse ahşap tavana değecekti ki bunun sebebinin kutsal mekânda dahi mütevazi olmanın dersi verilmiş hissine kapıldık. Caminin halıları temiz ancak çok eski. Cami ibadete açık ancak cemaati ve imamı yoktur. 18. Yüzyıldan kalma cami koruma altında olmasına rağmen çevresinin bakımsızlığı dikkatten kaçmıyor. Şadırvan cami ve türbe ile birlikte terkedilmiş hissi her halinden belli oluyor. Burada bir zamanlar canlı bir hayatın varlığına işaret eden kalıntılar vardır. Medrese olarak kullanılan binanın yerinde yeller esiyor. Köy halkının ifadesine göre son müderris Hatip Dede’ dir. Şahidesinde 1330 fevt tarihi yazılmıştır. Hatip Dede hakkında çalışma yapanların olduğu hakkında söylenenler varsa da biz rastlayamadık. Köylülerin ifadesine göre türbesinin yukarısında bulunan ve bir zamanlar kendi sülbünden gelenlerin bulunduğu evler varmış. Bu evler atık sularını türbeye doğru akıtmışlar. Kısa bir zaman sonra bu evlerde bulunanların her biri başka bir diyara göç etmek zorunda kalmışlar ve iflah olmamışlar. Bizde ziyaretimiz sırasında dualar okuduk. Türbenin çevresi oldukça bakımsız olması dikkatten kaçmıyor. Bizimle birlikte ziyarete gelen Fethi Irak Bey burayı temizleyeceğini ve buraya çıkmanın kolaylaştıracağı merdiven yapacağını ifade etmesi sevinmemize vesile oldu.

30.06.2023 Harmanlık Köyü/Bilecik

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ