AVANOS – MEHMET KÜÇÜK

AVANOS  – MEHMET KÜÇÜK

Kızılırmak; Nice servi boylu, kaytan bıyıklı koç yiğitler, al yanaklı gelinler, mahcup bakışlı, saçları örgülü kızlar yutan, ağıtlara, türkülere konu olan Kızılırmak. Bazen bir nazlı gelin gibi salınarak, bazen de aman vermeyen, deli akan, azgın sular gibi Avanos ve Gülşehir ilçelerinin tam ortasından kıvrıla kıvrıla yalayarak geçer gider.
Baharda yağan yağmurların yağması ile birlikte coşar.
Coşar ki tıpkı; yağmur suyu içmiş kara topraklar, kara sevdaya düşmüş paramparça yürekler gibi, kabardıkça kabarır. Bulanık akar bazen. Bazen de durulur ki sanırsın masumlar masumu. Günahsız. Haramsız. Suçsuz. Kıraç topraklara verimini bırakarak gider. Aç karınları doyurarak gider. Ve alıp başını gider öylece. Öyle ya! Anadolu demek Kızılırmak demektir. Bölge insanı onun her damlasında hayat bulur. İşte o an unutulur, kaskatı yüreklerin bile taşıyamayacağı kadar acısını bırakarak acımasızca işlediği cürümü. Kasırgaların koptuğu ıssız bozkırlar, uçsuz, bucaksız ovalar, ürkütücü fırtınanın bitmediği, boranların patladığı dağ başlarının dumanlı başına bela kesilir.
Hem de ne bela! Ahu gözlü, yağmur gözlü nice gelinleri, kaytan bıyıklı gençleri koluna takar, götürür.
“Kızılırmak nettin allı gelini
Gerdanı beş karış benli gelini”
Türkülere konu olacak kadar da efsaneleşmiştir. Adıyla, sanıyla, hüneriyle insanın içine öyle melankolik duygular bırakır ki…
“Sessiz durgun akışını
Bunca canlar yakışını
Toprak damlar yıkışını
Kızılırmak, katil ırmak”
Allah’ın bahşettiği güzellikler içinde bağları, bahçeleri, bostanları suya kandırarak gider. Gülşehir’den öteye koşarak gider. Akşam güneşi batarken ufukta kaybolur gider.
Avanos…
Her karışını, her köşesini, kırkikindilerde, tez geçen bir yaz yağmurundan sonra, mis gibi toprak kokusunun sardığı gizemli ilçe. Ak bakışlı, ak gönüllü, ak umutlu insanların yaşadığı topraklar.
Koyu kahve toprağı, usta ellerce, şekilden şekle girer burada. Adına; “ çanak, çömlekçilik” denip geçilmesi adet olmuşsa bile cümlesi bilir ki zor zanaattır. Uzun ince ya da kaba saba parmaklar, bir sihir ustası gibi öyle işler ki çamuru, öyle oynar ki onunla, ne göz bakmaya doyar, ne akıl, bu meslek sırrını çözmeye yeter.
“Körde bilir Avanos’un yolunu
Testi çanak kırığından bellidir.”
Dedik ya! Bağrı yanık ozanlara ilham verecek kadar, ekmeğin belasına alın teri ile yoğrulmuş toprak, sanata dönüşürken yöre insanının çilesi siner her bir eşyaya.
Avanos çömleği ile sıcak tandırlarda pişmiş tereyağlı kuru fasulyeyi yemenin tadını çıkarır bu insanlar.
Ağustos sıcağında tarladayken, Avanos testisinden soğuk su içmenin keyfini yaşarlar. Karakışın soğuk günlerinde Avanos küplerine kurulmuş turşular ile iç ısıtmanın sıcaklığı esmer, yanık yüzlere vurur. Yapışkan özellikli toprağı, tek katlı evlerden, çok katlı binaların çatılarına kadar örten kiremit olur. Yuvaları ören, yapan tuğla olur. Sımsıcak gönüllü insanların koyunlarını, kuzularını sulayan Kızılırmak, yüzen, aptal ördek sürülerinin vak vak sesleri ile günbatımında serenat yapar adeta. Geceleri ay ışığının büyülü görüntüsü, Kızılırmak’ın sularında mehtaba dönüşür.
Kızılırmak, Gülşehir ilçesini kuzey ve güney ol-mak üzere iki yakaya ayırır. Kuzeyi alçak dağ ve tepelerle çevrili, güneyi volkanik tüflerin oluşturduğu bir platodur. Bilinen en eski adı Arapsun’dur. 1948 yılında değişikliğe uğrayarak Gülşehir adını almıştır.
Kapadokya için derler ki; 60 milyon yıl önce Erciyes ve Hasan Dağı’nın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan ve güzel atlar ülkesi olarak adlandırılan yerin adıdır. Bölgede; Ürgüp, Avanos ve Gülşehir yerleşim birimleri, Kapadok-ya kültürünün bir parçasıdır Bu, tarih öncesinden gelen oluşum, Gülşehir’de de kendisini gösterir. Tarihler boyunca dünyada eşi benzeri olmayan kendine has bir doğası, coğrafyası, tarihi ve turistik değerlere sahip bir yerdir burası.
Kışları sıcak, yazları serin tutan kayadan oyma evlerde kim bilir, sonu hüsranla biten ne aşklar yaşanmıştır? Arapsun’lu Dimitri kızı Timya’nın diller destan olan güzelliğini yazan bu topraklardır. Ür-güp’te Cemal ile Şerife’nin türkülere konu olan aşkını yaşayan da, anlatan da yine aynı topraklardır.
MEHMET KÜÇÜK
GURUR Adlı Roman’ımdan

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ