DİN-BİLİM-SİYASET (19.04.2020)

DİN-BİLİM-SİYASET (19.04.2020)

zekerriya

HÜR DÜŞÜNCE                                                                    ZEKERİYYA İLLEEZ

                                                    DİN-BİLİM-SİYASET (19.04.2020)

          Din; Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla insanları iyiye,güzele,dğruya yöneltmek için göndermiş olduğu ilahi kurallar bütünüdür.

          Dinler; ilahi kaynaklı(Musevilik-Yahudilik,Hıristiyanlık-İsevilik,İslamiyet-Müslümanlık). İlahi kaynaklı olmayan dinler Budizm,Konfuçizm vb.

          Dünyada kendi inanç değerleri olan toplumlar olduğu gibi inkarcılar-ateistlerde vardır. Drumuna göre hem iman edenlerin hemde ateistlerin yanında görülen münafıklar vardır. Ateistler bellidir. Münafıklar sinsi olduğu için daha tehlikelidir.

           Bilim,insanlık tarihi içinde Allah’ın vermiş olduğu akıl ve düşünceden ortaya çıkan hazinedir. Bilimde gelişmek Allah’a daha çok yaklaşmaktır. Bilimde ilerlemek,Allah’ı ve dini inkar etmek değildir.

          Siyaset,insanın iradesiyle tavrını koymasıdır. Bir başka deyişle insanı yönetme                                     mahareti-sanatıdır. Siyasette sadakat                                                                  ,adalet,emanet,ehliyet önemli değerlerdir. Her insan siyasetle iştigal edebilir. Herkes siyasetçi olabilir.Ancak lider ve devlet adamı olmak siyasetin en değerlisi ve zirvesidir.

          Devletler;toplumların siyasi ve hukuki organizasyonudur. Yani millet niteliğinde ki bir toplumun,sınırları belli olan bir vatan üzerinde oluşturduğu siyasi ve hukuki otoritedir.

          Devletin siyasi ve hukuki otoritesinin olmadığı yerlerde başka otoriteler(Mafya,uyuşturucu ve silah kaçakçılığı,terör,fuhuş,zina,yalan,talan) doldurur.

           İnsanlık tarihine baktığımız zaman;kıtlıklar,savaşlar,salgın hastalıklar hep etkili olmuştur.

          Hud Suresi 102.ayet; Zulme sapmış memleketin halkını yakaladığında,Rabbim’in yakalaması işte böyledir! Şüphesiz O’nun yakalaması can sıkıcı ve şiddetlidir. Bakara Suresi 14. Ayetinde; iman edenlerle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Fakat şeytanlarıyla(Münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman,” şüphesiz biz sizinle beraberiz.Biz ancak onlarla alay ediyoruz” derler.

          Dünyada din,bilim,siyaset içinde devletler ve milletler kendi içinde varlıklarını devam ettirirler.

          Dünyada din,bilim,siyasette rekabetler,çatışmalar,işbirliği ve bloklaşmalar cereyan edegelmiştir.

          Tarihte din temelli gelişmeler,bir çok olayları oluşturmuştur. Bu Avrupa’da Anglo-Sakson,Germen,Frank-Katolik,Ortadoks rekabetler 30-100 yıl savaşlarıyla birlikte bölünmeler ve guruplaşmalar oluşturmuş,bir çok devletler ve imparatorluklar yıkılmış veya yenileri ortaya çıkmıştır.

          476’da Batı Roma bir Germen’in komutasında ki ordusuyla yıkılırken,onun yerine Bizans(Doğu Roma) kuruluyor veya Büyük Roma’nın temsilcisi oluyor.

          Avrupa’da ki din,bilim,siyaset alanında ki kargaşa doruk noktasına ulaşırken 1215’te İngiltere de Mağna Carta Libertatium (Büyük Hüriyet Fermanı) ile demokrasiye adımlar atılıyor. Avrupa da kargaşa,kaos,karanlık bir dönem yaşanırken; Kontlar,Baronlar,Lordlar,Senyörler,rahipler,rahibeler,dükler zevki sefada,halk ise cefa da,sefallette idi.

          Avrupa da din – siyaset işbirliği güçlü idi.Ancak zalimce bir yönetim mevcuttu. İnsanlar köle durumunda idi. Din adamları –kilise çıkarları ile yöneticilerin (siyasilerin) çıkarları  işbirliği içinde,halk üzerinde hakim ve tasallut durumunda idi.

          Avrupa karanlıkta ve insani değerlerin yaşanmadığı bir dönemde Türk-İslam dünyası nasıl dı? Dersek..

          Asya’dan çeşitli sebeplerle göç eden Türkler,Doğuda Kamkaçka yarımadası üzerinden Amerika kıtasına,Güneye Çin-Hind ülkelerine,Batıda İskandinav ülkeleri ve Avrupa içlerine, Anadolu’ya,Ortadoğu’ya ve Afrikaya kadar gitmişlerdir. Çeşitli toplumları etkilemişler,etkilenmişerdir.

          Avrupa da insana değer verilmeyen karanlık bir çağ yaşanırken,Türk –İslam dünyası parlak bir dönem yaşıyordu.

          İslamiyetin kabulü ile daha da zenginleşen Türk dünyası,Türk-İslam kişiliği(Türklük) ile dünya kültür ve medeniyet aileleri içinde onurlu yerini almıştır.

          Orta Çağ Avrupa’sın da af kağıtlarıyla (Endülüjans) kilise ve din adamları ve yönetimler zenginlik içinde,halk sefallette idi.

          Orta Çağ da Türk-İslam Dünyası her alanda parlak dönemlerini yaşıyordu. İnsan merkezli düşünen,hak,adalet,hürriyet,hoşgörü temelinde; kendinden olmayanlarada yönetimlerinde yer veren,kültürlerine saygı duyup yaşamalarını sağlayan anlayış,o günün şartlarında Batı-Doğu Roma da yaşayan halkların her zaman umudu olmuştur.

          Müslüman Türk kimliği ile Anadolu’ya gelen Türkler,mesela Ermenilere ‘ Millet-i Sadıka’ ünvanı vermiştir. Müslüman Türkler’in fetih ve devlet yönetiminde ki hoşgörü,adalet,hak,eşitlik,hürriyet prensipleri Bizans’ın zulmünde inleyen başta Ereniler olmak üzere,Rumlar,Yahudiler vb.gurupların Türk yönetimlerini tercih etmelerine sebep olmuştur. Tabi bu durum her zaman Haç-Siyon dünyasını telaşlandırmış ve kaygılandırmıştır. Daha sonra bu guruplar ‘Besle kargayı,oysun gözünü ‘ MİSALİ Müslüman Türkleri sırtından hançerlemişlerdir.

          Türk kimliğinden uzaklaşan devlet yönetim anlayışı,Türklüğün etkisizleşmesine,Türk Milletinin aşağılanmasına ve Arap hayranlığına dönüşmüştür.Müslüman kimliğinde olan Araplar-Filistinliler;İngilizler başta olmak üzere emperyalist ülkelerle (Lawrens-Hempher vb) işbirliği yaparak,yine Türk Milletini sırtından hançerlemişlerdir.

           15. ve 16.Yüzyıldan itibaren Avrupa Coğrafi Keşifler-Dinde Reform Hareketleri,Rönesans marifetiyle gelişme ve değişim sürecine girmiştir. Bu hareketler daha sonra emperyalist-sömürgecilik hareketlerini de ortaya çıkarmıştır. Avrupa da Coğrafi Keşifler,Rönesans ve Reform hareketleriyle bilimde,sanatta,edebiyatta,dinde,siyasette büyük bir gelişme ve değişme yaşarken; dünyanın en güçlü devleti sayılan Osmanlı “Etrak-ı bi idrak” yaftasıyla Türkler yönetimden uzaklaştırılıp,aşağılanmalar çoğalmış,dünyada ki gelişmeler yakından takip edilememiş,bilim gelişmemiş,din yaşanmayıp kullanılmaya başlanmış,ahlak bozulmuş,yalan-talan hükümdar olmuş,dürüstlük garip kalmıştır.

          Devlet yönetiminde ehliyet-liyakat yerine,rüşvet-yolsuzluk-hırsılık ve her türlü musibet öne çıkmıştır.

          Kanuni döneminde Roksana Hürrem Sultan devlet yönetiminde etkili olmaya başlayınca,Türk devlet siyaset ve kültürü yozlaşmaya başlamış,bütün musibetler gün yüzüne çıkmıştır.

          18.Yüzyılda (1789…) Fransız İhtilainin sonucunda Avrupa’da “hak,adalet,hürriyet,eşitlik,kimlik,milliyetçilik” kavramları yer bulmaya başlamıştır.

          19.Yüzyılda Buhar Makinesinin (İngiltere) bulunması,sanayide ve bilimde ki atılım başta İngiltere olmak üzere Fransa,Almanya,İtalya vb ülkeler daha geniş anlamda sömürgecilik faaliyetlerine girmişlerdir.

          Hala üç kıtada varlığını sürdüren Osmanlı devleti bütün bu gelişmeleri takip,tedbir, medeniyet yarışına girme yerine emperyalist devletlerin-Uluslar rarsı güçlerin diplomasi-siyasi oyunlarına(Rohtchild,Rockofeller vb.) düşmüş kendi kimliğinden uzak bir siyasi ve hukuk anlayışıyla uzaktan kumandalı televizyon haline gelmiştir.

          İslam;Allah’a teslimiyettir.Güzel ahlaktır.Sırat-ı Müstakimdir..Kitabı Kur’an,Peygamberi Hz. Muhammeddir.

          Müslüman,Allah’a iman eder.Allah’ın vermiş olduğu akıl ve düşüncesiyle iradesini beyan eder. Kararını verir.

          Müslüman güzel ahlakı yaşar. Müslüman Sırat-ı Müstakim de olur. Müslüman tevekkül eder. Yani tedbirini alır takdiri Allah’a bırakır. Hesap Allah’a dır.Takdir O’nundur.

          Müslüman iman esaları çerçevesinde olur. Gönderilmiş olan Kur’an daki emir ve yasakları bilir.Allah’ın göstermiş olduğu Rahmani ve Şeytanı yolları bilir,tercihini yapar.

          Müslüman Peygamber Efendimiz’in sünnetini  ve hadislerini esas ve örnek alır.

          Müslüman din-İslam’ı; siyaset,ticaret,makam ve mevki için çıkar aracı olarak kullanmaz..Yaşar.

          Osmanlı da iç ve dış etkenler çok olmakla birlikte; Türklüğün ve Türk siyaset anlayışının kaybolması,dinin özünden uzaklaşılmas,kullanılması ve yaşanmaması,bilimde gelişmeleri takip edilip medeniyet yarışında olunamaması; tıpkı zararlı mikropların vücuda girmesi gibi Osmanlıyı yıkmak,parçalamak,paylaşmak isteyenlere fırsat olmuştur. Ve nihayet Osmanlıdan 25 devlet çıkmıştır. Amaçlanan Kürdistan ve Ermenistan çıkmamıştır. Bunların içinde “Ya İstiklal,Ya Ölüm” parolasıyla,kendi iradesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele kadroları önderliğinde Türk Milleti Milli Mücadeleyi yapmış,kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştur.

          Milli-Üniter yapıda kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti esas ve nitelikleri,devletin temelini ve tavanını oluşturur.

          TC Devletimiz,siyasten demokratik devlettir.Temsili demokraside olup,”Hürriyetçi Demokratik Parlamenter Sisteme” girer. Ancak ve şu anda 2020 yılında ! Başkanlık Sistemi’ ile yönetim devam etmektedir!

          Hukuk Sistemi;Evrensel hukuk değerleriyle oluşan,yazılı anayasa,kanun,tüzük ve yönetmeliklerdir.

          Sosyal ilkesi;Her türlü hizmet vatandaşın ayağına gider.İnsan merkezlidir.

          Laik yapı; Din ve devlet işleri biribirinden ayrıdır. Laiklik bir şemsiyedir. Bütün inanan ve inanmayanlar din ve vicdan hürriyetine sahiptir.

           Bilim;İnsanlar akıl ve düşüncesiyle yaşarlar. Kendi bilim ve teknolojisini geliştirmek esas olmakla birlikte,dünyada ki gelişmeleri yakından takip ederler.

          Din,bilim,siyaset;hür düşünce,hür fikir,hür irade ve bir denge içinde daha gerçekçi durumlarıyla yaşanır..

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ