İCABET… (3)

İCABET… (3)

MEHMET ALİ TALAYHAN

 

Sırada her zaman merakımda olan Mihal Gazi Türbesi var.

Köse Mihal nasıl Mihal Gazi oldu? Yerli bir Hristiyan’ın İslâm’ ı seçerek gazi olması yeni değildir. Bizim tarihimizde belki de İslâm’ ı ilk tercih edenlerden olması dikkate değerdir. Dahası Osmanlı’nın Bitinya’da tutunmasını sağlayan önemli figürlerden biri olması değerini arttırmıştır. Köse Mihal, bu satırları okuyanların da bildiği gibi Osmanlı’nın kuruluş yıllarına denk gelen zamanda Osman ve daha sonra Orhan Gazi devirlerinde önemli yararlıklar göstermiştir. Eski bir Tekfur olması kendisine bağlı kuvvetlerinin olması Osmanlı için büyük avantaj sağlamıştır. Bursa’nın fethinde bulunmuştur. Bütün bunların yanında kendi soyundan gelenlerin bir akıncı kolu meydana getirerek Osmanlı adına Anadolu’da ve Rumeli’ de akıncılık faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Kendi soyundan gelen ve tarihimizde Mihaloğulları diye ünlenen Akıncı kolu işte bu Köse Mihal’in soyundan gelenlerdir. Şimdi tam da Mihal Gazi’ nin türbesinin önündeyiz. İlk türbeyi II. Abdülhamid’ in yaptırdığı söyleniyor. Bilecik valiliği ya da İnhisar Kaymakamlığı sonradan daha modern bir mekân sağlamışlardır. Bir mezarlığın içinde yer alan türbenin girişi hemen mezarlığın girişinde başlamaktadır. Nereden getirildiğine dair kayıt bulunmayan iki metre kadar yükseklikte Roma dönemine ait olduğu üzerindeki yazılardan belli olan sütunlar ve genişçe yine Roma kalıntılarından çıkarılan mermerden geniş basamaklarla türbeye doğru çıkılmaktadır. Türbenin ihata duvarı beyaz taşlardan çevrilmiş etrafı çimler arsındaki güller dikkat çekmektedir. İki bayrak direği birinde Kayı boyunun işaretli mavi zeminli bayrağı ile Ay yıldızlı bayrağımız dalgalanmaktadır.

Türbeyi tavaf ederek dualarımızı yaptıktan sonra yakınlardaki hamuşanla da kavilleştik. Türbenin hemen altında kuzeyinde yer alan Meşe ağacının bütün ağaçlardan daha görkemli hali ziyaretçilerin dikkatinden kaçmıyor. Kocamış hale ile ayakta durabilmesi için verilen destekler birer bastona benzetilirse yerince olur. Anıt ağaç olarak tescil edildiğini bilmenin gururunu madalya gibi aldığı desteklerden anlamak mümkündür.

Köyü güzelleştiren köyde olması gerekenlerdir. Şimdiki köylerimizde ekmek pişiren olmadığı gibi tavuklara rastlamak da mümkün değil. Arada birkaç köpek görsek de eski köpekler gibi yabancıları yadırgamayan tavırları özelliklerini yitirdiklerini göstermektedir.

Bazı sokaklarda başı boş akan suyu görünce çocukluğumu hatırlamadım desem yalan olur. Yalın ayak suyun içine girip rastgele hareketlerim çocukluğumun bir hatırasını burada da yaşadım. Serazad akan sudan istifade edenler yok değil. Kuşların, kedilerin ve bahçe çitlerinin kenarlarında kendiliğinden biten çiçeklere konan kelebeklerin hararetlerini giderdiklerine şahit olduk.

Misafirliğimizin son deminde Fethi Irak Bey’ in evinin verandasında kahvaltıyı Harmankaya’ ya karşı yapıyoruz. Tam da bu sırada bahçedeki ağaçların arasında dizilen Arı kovanlarından birinden hareketlilik gördüm. Çocukluğumda dedemin çamurdan yaptığı kovanlardan arıların nasıl yuvalarını terk ettiklerini hatırlıyorum. Burada da bir kovanın önünde olağan üstü bir hareketlilik gözlemledim. Biraz sonra kovandan sayısını bilemeyeceğimiz kadar arının helezon meydana getirdiklerini sonra da küçük ceviz ağacının dalında karar kıldıklarına şahitlik ettik. Teknoloji bu konuda da kolaylıklar sağlamıştır. Bir kartonu özel yapılmış duman aracına ateşlenerek koyulmasından sonra özel elbiseler ile arılar kondukları daldan usulca alınarak yeni bir yuvaya yerleştirilmesi köydeki son gözlemimiz değildi. Sırada kiraz ağaçlarına tırmanarak kiraz toplamak da vardı. Görünürdeki ziyaret sebebimiz Kiraz idi. Ancak, hatırda kalanlara bigâne kalmaya vicdan el vermedi.

Kiraz mevsimi kısa sürer. Köyün önemli gelirleri arasında yer alması köylü bahçeciliği benimsemiştir. Ceviz, elma ve tabi üzüm bağları oldukça fazladır. Zeytin nadir olarak yetiştirilmektedir. 400 zeytin ağacından sadece bir tanesinden 4 adet zeytin verimi alan Fethi Irak’ ın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Bir gün mutlaka hepsi zeytin verecektir düşüncesini kafasına yerleştirmişti. Köydeki misafirliğimizi sonlandırarak yönümüzü Küre köyüne doğru çevirdik. Köye girişimiz yokuş aşağı inmiştik. Şimdi de tam tersi yokuş yukarı doğru uzun bir mesafe aldıktan sonra yüksekçe bir yerden bir daha dağlar arasında kurulmuş köyü bir daha seyrediyoruz. Çevresi dağlarla çevrili yeşillikler zümrüt bir yüzüğün kaşı gibi duruyor. Güneş bütün ışıklarını yeşillikler üzerinde cömertçe gezdirirken her bir yeşil ton kendisini ziyaret edenlere sunmaktan adeta zevk alır gibi durmaktadırlar. Bu yeşillikler arasında bir zamanlar Bizans tekfurları ve sonrasında Osmanlı akıncılarının atlarının beslendikleri yerler olduğunu kim bilebilir. Balkanlara giden Türk atlılarının ocaklarından birinin buradan çıktığını söylesek kim inanır?

Asırlarca birlikte yaşayan Müslüman Türkler ve Hristiyanlar bir zaman sonra mübadele ile köylerinden Harmanlık Vadisinden götürülürken feryatlarının izlerini kulaklarından silinmeyenlerin nesli tükendiyse de Harmanlık kayasındaki ağlama izlerini isteyen bulabilir.

Biliyordum ki buraya kadar gelerek Dursun Fakih’i ziyaret etmezsek bizden alacaklı olacaktı. Bu zatların alacaklarını tahsil edilmesi bizim kârımız değildi. Bende derin izler bırakan Dursun Fakih’i ziyaret etmek dua etmek için istikametimizi ona doğru çevirdik.

30.06.2023 Harman/İnhisar/Bilecik

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ