ORTA ÇAĞA DÖNÜŞ !

ORTA ÇAĞA DÖNÜŞ   !

zekerriya

HÜR DÜŞÜNCE                                                                       ZEKERİYYA İLLEEZ

Zekeriyya_illeez@mynet.com                                        Em.Uz.Sosyal Bil.(Tarih)Öğretmeni

                                               ORTA ÇAĞA DÖNÜŞ   !

          İnsanlık tarihinde belirli dönemler oluşmuştur. Önemli bir takım olaylar tarihimize damgasını vurmuştur. Mesela; Fatih’in İstanbul’u fethi  Orta Çağı kapatmış,Yeni Çağı açmıştır.

          İnsanlık tarihinde o günün şartlarında ki ilim,teknoloji,kültür ve medeniyette Türk Dünyasının (Osmanlı Devletinin) üstün durumuna  geldiği gerçeği ortaya çıkar.Bu gerçek Orta Çağ karanlığına kırmızı kart gösterip,kapısına kilit vurulurken,Türk Dünyasının üstünlüğünü kabul etmektir.

          Dünayada Orta Çağ Avrupasın da kıral ve papazın birlikteliği halk üzerinde tahakküm kurmuş,feodalite yapılanma halk üzerinde  varlığını devam ettirmekte,kıral ve kilise her konuda güçlü,halk fakirlik içinde ve baskı altındaydı.

          Türk Dünyasının Müslüman Türk kimliği ile Anadolu’ya hakim olması,Hıristiyan olmalarına rağmen başta Ermeniler olmak üzere diğer guruplar serbest hale gelmişlerdir. Türkler aldıkları yerin halkına hoşgörü,adalet içinde davrandıkları için,Türklerin himayesinde,egemenliğinde yaşamayı tercih ediyorlardı.

          Orta Çağ da papazlar kıralları da kışkırtarak,Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir. Orta Çağ karanlığı içinde olan Avrupa halkı;sefil,rezalet içinde bir hayat sürmekteydiier.

           Osmanlı da 17.Yüzyıldan itibaren akıl ve bilimden uzaklaşması,gerçek din adamlarının etkisizi hale geldiği bir zaman diliminde,iç ve dış sebeplerle de Osmanlı duraklama,gerileme,dağılma dönemlerine girmiştir.

          Avrupa da 16. Yüz yılda başlayan uyanış hareketleri (Reform-Rönesans) gelişmelere ve değişmelere sebep olmuştur. Bu durum o günkü dünya dengelerini değiştirmiştir. Bu uyanış hareketlerinin ardından,Fransız İhtilalinin getirdiği (Hak,adalet,eşitlik,milliyetçilik) bir takım kavramlar ve ilkeler hayat bulmaya başlamıştır. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa,bu kavram ve ilkeleri Osmanlıyı bölmek,parçalamak için kullanmıştır..

          Ardından Sanayi İnkılabı,ardından sömürgecilik,devletler arası rekabet (İngiltere-Almanya vb) bütün dünyayı etkilemiştir.

          Bir taraftan dengesiz yöneticilerin etkin hale gelmesi,bilim ve teknolojik gelişmelerin getirdiği güç sarhoşluğu içinde sömürge yarışına giren milletler ve devletler aarsı rekabetler; ülkeler ve devletler içinde olduğu kadar,dünya içnde de bloklaşmalara sebep olmuştur.

          Osmanlı da ise;devletin gerçek sahibi Türkler,sanki garip ve 2. Sınıf vatandaş durumuna düşmüştür. Türkler dışında ki;Gayr-ı Müslüm, ve Müslüman topluluklar,kendi sosyo-kültürel yapılarında daha etkin durumda olmuşlardır.

          Gayr-ı Müslüm Sırp,Rum,Ermeni,Yahudi gurupları,sanki buğday başaklarının altında ki ayrık otları gibi yada besle Karga’yı oysun gözünü misali,yada vücuda yerleşen zararlı mikroplar olarak vücudu teslim almaya çalışmaları gibi…

          Bu Gayr-ı Müslümler ve Müslümanlar zaman zaman dini misyonlarını kullanarak, zaman zaman da feodalite kalıntılarını-etnisitelerini (ırkçılığı) öne çıkararak,Osmanlı içinde bombalar haline gelip,Osmanlıyı kendi yaşadıkları Orta Çağ karanlığına sürüklemek istiyorlardı!

         Görevlendirdikleri Hempher,Lawrens,Motta gibi misyonerlerin hatıralarında,yazışmalarında bunları görmek mümkün!

          17.Yüzyılda gelişen ve sürekli değişim sürecini yaşayan Avrupa (Başta İngilere vb) Arabişstan da Vahhabilik-Suudi Hanedanların oluşturulması,Anadolunun Doğu ve Güneydoğuda ki vatandaşlarımızın etnisite oluşturma-provokesyon ve ajitasyonlar ile birlite,Balkanlarda Slav Kültür öne çıkarılarak hem fundamentalist hemde etnisite kışkırtma temelli çalışmalar;hep emperyalist aktörlerin efendilerine(Uluslararası güçler) karşı görevlerini yerine getirmişlerdir.

          Tarihe baktığımız zaman dünyada ne zaman Türk-İslam Dünyası,özellikle de Türk Dünyası etkinliğini kaybettiği zaman Orta Çağ karanlığının uluslararası aktörleri,onların ülke içi bağlantılarının aradığı bir fırsat olmuştur.

          Türk Tarihinde kimlik ifadesi,milliyetçilik Çiçi (Mte Han) döneminden beri vardır. Bilge,Kültügin ve Tonyukuk’un Orhun kitabelerinde ki hitabeler daha net bir şekilde görülür.

          Etnisiteden öte millet niteliğine kavuşmuş toplumlardan biri de Türklerdir. Millet olabilme vasfına ulaşmış Türk Milleti,dünyada en çok devlet kuran millettir. Varlığının devamı da millet niteliğinde ki yapısıdır. Milleti oluşturan dil,din,ırk,tarih,kültür ve amaç birliği,Türk Milletinin hayat kaynaklarıdır.

          Osmanlının son dönemlerinde,özellikle emperyalist ülkeler;Osmanlı Devleti içinde ki etnisite düzeyinde olan,millet niteliğine ulaşamamış toplulukları,feodal yapılanmaları” Fransız İhtilali ile yaygınlaşan;hürriyet,eşitlik,adalet,milliyetçilik düşünceleri” etnik kimlik kışkırtmaları ile amaçlarına ulaşmaya çalışmışlardır. O dönemde Osmanlı da Türkçülük,İslamcılık,halkın kendi kendini yönetmesi vb. siyasi akımlar ortaya çıkmıştır.

          Osmanlı üzerinde oynanan oyunlada etkiye karşı tepki oluşmuştur. Osmanlıyı parçalamaya matuf hareketler karşısında Osmanlı aydınları da ortaya çıkmıştır.

          Kimi Osmanlı aydınları hürriyet ve hoşgörü içinde,İslami literatürlü görüşte “Ahrarlar” ortaya çıkmış.2.Abdulhamit’in yiğeni Prens Sabahattin tarafından kurulan “Hürriyet ve İtilaf Partisi” etkili olmuştur.

          Emperyaist oyunlara karşı aydınların oluşturduğu diğer bir siyasi akımda daha ziyade Türkçülüğü ağırlıklı savunan “İttihat ve Terakki Partisi” ortaya çıkmıştır.

          Mustafa Kemal de dernekleşme faaliyetlerinde bulunmuş,hatta İttihat ve Terakki Partisine üye olmuş,daha sonra ayrılmıştır. Mustafa Kemal askerlerin siyasete bulaşmalarını,içinde olmalarını tasvip etmemiştir.

          Osmanlının son dönemlerinde,Osmanlı idaresinde bulunan devlet adamları;paşaların kimisi İngiliz,Fransız,kimisi de Rus,Alman taraftarı olmuştur. Böylece ülkede devletin siyasi ve hukuki otoritesi başka siyasi ve hukuki otoritelere teslim edilmiştir. Ülke ekonomik olarak çökertilmiş,ilmi ve teknolojik gelişmeler istenilen ölçüde takip edilememiştir!

          Osmanlının kimi aydınları ve siyasiler  ülkenin “Pani İslam Birliği, kimisi de “Panturkizm-Turan” Türk Birliği ile kurtarılacağını ifade etmekte idiler. Bu arada zararlı akımlar çok güçlenmiş ve çok da etkili hale gelmişlerdi.

          Ziya Gökalp’in Türkçülüğün, “Türk Milletindenim,İslam Ümmetindenim,Garp Medeniyetindenim” esasları çoğu aydınları başta Atatürk olmak üzere etkilemiştir.

          Ancak Osmanlı devleti İttihat ve Terakki Yönetiminde Almanlarla birlikte 1.Dünya savaş’ına girmiştir. Almanların savaşı kaybetmesi,Osmanlı çeşitli cephelerde başarılı olsa da,masa başında,diplomaside kaybetmiştir.

          İngiltere ve Fransa “Skoy-Picot” antlaşması ile Osmanlıyı paylaşmışlardı! Önce Mondros sonra Sevr antlaşmaları ortaya çıkmıtır. Mustafa kemal her ikiş antlaşmaya dakarşı çıkmıştır.

          Sosyal-kültürel farklılıkları olan etnisiteler devletin zayıf anında daha belirgin olarak ortaya çıkmışlardır. Bunlar çeşitli cemiyetler ve dernekler kurmuşlardır.Bunların bir kısmı İngiliz siyaset maşaları olup,her türlü maddi ve manevi destek verilmiştir. Mesela; İngiliz Muhipler Cemiyeti gibi.

          Kurulan zararlı cemiyetler(zararlı mikroplar) İngiliz Muhipler (sevenler) cemiyeti,Kürt Teali Cemiyeti,Teali İslam Cemiyeti, İsralit-i Alyans Cemiyeti,Mavri Mira Cemiyeti,Rum-Pontus Cemiyeti,Ermeni Hınçak-Taşnak cemiyetleri gibi.

          Bütün bu zararlı cemiyetlere karşı daha sonra” Anadolu ve Rumeli Müdafa-i  Hukuk Cemiyeti “ adını alan milli cemiyetler “Trakya Paşaeli ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti,Reddi İlhak Cemiyeti, Mudafa-i Hukuki Osmaniye Cemiyeti,Trabzon ve Havalisini Kurtarma Cemiyeti, Doğu İlleri Müdafa-i Hukuk Cemiyeti,Milli Kongre Cemiyeti,Kilikyalılar Cemiyeti, “ kurulmuştur.

          İstiklal Savaş’ın da bu cemiyetler vasıtasıyla çalışmalar yapılmış,emperyalist işgal ve bölücülüğe karşı mücadele edilmiştir.

          Bir tarafta emperyalizmin uşaklığını yapan Damat Ferit ve hempaları,öbür tarafta emperyalizme karşı Türk Milletine güveniyorum diyen Mustafa kemal ve arkadaşları…

          15 Mayıs 1919 İzmir’i Yunanlıların işgal etmesi üzerine,Havza da Mustafa Kemal” İşgalleri kabul etmediği,gösteri ve mitinglerin düzenlenmesi,ülkeyi ancak Türk Milliyetçilerinin kurtaracağını” belirtmiştir.

          Emperyalistler bütün seferler ve oyunlara rağmen başarılı olamamışlardır. Emperyalistlerin planları ve onlara uşaklık yapan arzuları karşısında Türk Milleti,Mustafa Kemal ve arkdaşlarını bulmuşlardır. Milli Mücadelenin kazanılmasıyla emperyalistlerin planları bozulmuştur.

          Sevr antlaşması yerine Lozan antlaşması kabul edilmiştir.

          Türkleri Orta Asya Bozkırlarına sürmek,Anadolu’nun büyük bir bölümünü (İsrail-Yahıdi anlaşmalı) Hıristiyan ülkesi yapmak amacı, tek kutuplu dünya düzeni hayal ve planları engellenmiştir. Ünlü Yahudi Baronu Rockhofeller” Bizler 50-100-150 Yıllık planlar yapar uygularız. Ne yazık ki 20. Yüzyılda Atatürk bu planlarımız bozdu,erteletti “demiştir..

          Türk Milleti manda ve himaye yerine hürriyet ve istiklali kazanmıştır.

          Milli-Üniter yapıda TC.Devleti kurulmuştur. Siyasi olarak demokratik,hukuki olarakta basit devlet içindeyiz.

          Türkleri Anadoludan sürmek,Orta Çağ karanlığına sokmak ve sömürge haline getirmek isteyenler dün olduğu gibi bu günde başarılı olamayacaklardır. Çünkü;sahibi Türk Milletidir.

          Orta Çağa dönüş olmamalıdır. Türk Milletinin şiarına yakışan;geleceğin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğmak,medeniyet yarışında en önde olmaktır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ