KURBAN

KURBAN

Mehmet Ali Talayhan

Sevdiklerimize sevgimizin derecesini belirtmek için sarf ettiğimiz hitaplardan biri “Kurbân” kelimesidir. Bu kelime sınırsız sevginin ifadesini belirtir. Vatan sevgisinin ifadesi de askere giden gençlerin ellerine, saçlarına yakılan kına ile ifade edilen kınalı kuzular tabiridir. Kınalı kuzular tabiri bununla ilgilidir. Uğruna ölünen, can feda edilen, baş verilen kutsallar için yapılan fiile “Kurbân” denilmiştir. İlk insan ve peygamber Hz. Adem’in çocukları arasındaki anlaşmazlığın sebeplerinden biri de “Kurbân” dır.

Mitolojilerin kahramanları arasında “Kurbân” konusu sıkça geçmektedir. İlkel dinlerin “Kurban” adetleri arsında insanların da olduğu bilinmektedir. Konfüçyüs’e kadar Çin gelenekleri arasında insanların “Kurbân” edildiği de biliniyor.

“Kurbân” Arapça bir kavram olup maddi ve manevi yakınlığı sağlamak amacıyla dinî terminolojide Allah’a yaklaştıran, yakınlaştıran anlamına gelmektedir. Allah’a yakınlaştıran “Kurbân” ibadet maksadıyla belli bir vakitte, belli bir cinsten hayvanı kesmeyi ifade eder. Bütün dinlerin ortak özelliklerinden olan “Kurbân” geleneği her dilden kendine yer bulmuştur. Batı dillerinde Latince kökenli bir ifade olan sacrifice, offering gibi kelimeler Tanrı’ya hediye sunma, takdim etme manasına gelmektedir. İbranice ’de kullanılan “Korban” kelimesi Arapça, Farsça ve oradan da Türkçe ’ye geçmiştir. Arapça’da “Kurbân” ile birlikte “Hedy” kelimesi de kullanılmaktadır.

Eski Mısır inançları arasında insanları “Kurbân” olarak sunmak özel şartlara tabi olarak gerçekleştirilmiştir. Nil nehrine bırakılan insan “Kurbân”ların saf ve temiz olmalarına dikkat edilirdi.

Hinduizmde de “Kurbân” geleneği vardı. Sonraki dönemlerde gelişen Buda dini ile birlikte “Kurbân” geleneği yasaklanmıştır. Buda dini ile birlikte Tenasüh inancı gereği hiçbir canlıyı öldürmeme geleneği başlamıştır.

Yunan mitolojisinde de insanların “Kurbân” edildiği biliniyor. Truva Savaşı’nda Menelaus, karısını kurtarmak ve intikam almak için kardeşi Argos kralı Agememnon’un başkumandanlığında bir ordu toplar. Savaşa bütün Yunan kralları katılır. Gemilere binerler rüzgâr tanrısı yelkenleri doldurmaz. Tanrılar rüzgâr vermek için Agememnon’un kızının (İphigenia) “Kurbân” edilmesini isterler. Kız “Kurbân” edilir. Ve Akhaiolar Anadolu’ya geçip Truva’ya varırlar.

Türkler Müslüman olmadan evvel “Kurbân” geleneğine sahip bir toplumdu. Eski Türk Dini inancı gereği öldükten sonra hayatın devam edeceği tamu (cehennem) uçmak (cennet) fikri vardı. “Kurbân” için “Yağış” denilirdi. Yağış Tanrı’ya yaklaşmak, O’nunla yakınlık kurmak için yapılırdı. “Yağış” adak için de yapılırdı. Kanlı ve kansız yapılan icrada “Kurbân” olarak seçilen hayvan serbest bırakılırsa kansız olurdu. Bu hayvanın sütü sağılmaz, bu hayvana yük yüklenmez, hayvanın yünü kırkılmazdı. Buna “Ihduk” denilirdi.

Tevhid medeniyetinin temsilcisi Hz. İbrahim ile başlayan “Kurbân” geleneği Hz. Muhammed ile birlikte son şeklini almıştır. “Kurbân” Kur’an’ı Kerim, sünnet ve icma ile sabit olan bir ibadettir. Kur’an’da Hz. İbrahim ve Oğlu Hz. İsmail için Allah tarafından fidye olarak verildiği Saffat suresi 107. Ayette açıkça belirtilmiştir. Hacc suresi 28.34.36.37. ayetler, Kevser suresi 2. Ayetlerde “Kurbân” ibadetinden bahsedilmektedir. “Kurbân” konusundaki hadisler de oldukça fazladır. İnsanlar eski geleneklerini terk etmiş görünseler de bazı alışkanlıklarını değiştirmemişlerdir. Yeni ibadet şeklini eski ile değiştirerek geleneklerini devam ettirmişler. “Kurbân” da bu geleneklerden biridir.

“Kurbân” ibadetinin temel gayesi cemiyet dayanışmasını sağlamlaştırmaktır. Bu amaçla kesilen “Kurbân”ın parçalara ayrılarak dağıtılması esas kabul edilmiştir. En yakınından başlamak üzere din, mezhep, cinsiyet, statü ayrımı yapmaksızın insanların nasiplenmelerini sağlamak amaçlanmıştır. Yaşı uygun olanların çok iyi hatırlayacağı gibi “Kurbân” eti dağıtımı en yakın komşudan başlanarak “Bayramınız kutlu olsun” denildikten sonra “Allah kabul etsin” denilerek kabul edilirdi. Evlerine sadece “Kurbân” mevsiminde et giren insanların varlığını düşünürken yediklerimizin boğazımızda kalması gerekmez mi? Akrabalar, uzak komşular, yardıma muhtaç olanların da gözetildiği bu gelenek son zamanlarda gittikçe kaybolup amacından uzaklaşmaya başlamıştır.

Dini cemaatler, vakıflar ve hayır kurumlarının bir kısmının nezaretinde gerçekleştirilen “Kurbân” ibadetinin yakın zamanlarda istismar edildiği açıkça belli olunca insanlar, daha da dikkatli olmak zorunda olduklarını anlamışlardır.

“Kurbân” dan murat edilen, dayanışma ve yardımlaşmadır. Bu sayede ibadet sırasında duyulan hissi bağlar Allah’a yakınlaşmayı sağlamaktadır. Kesilen “Kurbân”ın ne eti, ne de kanının Allah’a ulaşmayacağı açıktır. Samimi, hasbi ve kalbi duyguların yoğunlaştığı “Kurbân” merasiminde temizlik, merhamet ve sevgi ile “Kurbân” a yaklaşmak, hayvana eziyet etmemek en doğru olanıdır. Bahçesi olanların günlerce evvel “Kurbân” a yakın ilgi gösterildiği, boynuna boncuk, kafasına kına yakıldığını çoğumuz hatırlarız. Büyüyen şehirlerimizde buna benzer bir şeyleri yapmanın imkânı kalmamıştır. Yol kenarlarında, dere kenarlarında yapılan kesimlerin islam estetiğine sığmayan görüntüleri ancak düşmanları sevindirmektedir.

“Kurbân” Allah’a kayıtsız boyun eğmenin şuurunun ifadesidir. Malını en yakın komşudan başlayarak dağıtmak, dayanışmanın ifadesidir. Mali ibadet olan “Kurbân” takva ile Allah’a yaklaşma vesilesi olduğu ve senede bir defa yapıldığı için fizik ötesine geçmenin de köprüsüdür. Bu inanç Öteyi hissetmek ve hatırlamak anlamına gelmektedir. “Kurbân” kanının çocukların alınlarına sürüldüğü, kadın ve kızlara da kınaların yakıldığı “Kurbân” bayramlarının geri gelmeyeceği yazılı kaynakların satırları ile hatırlanacağı gibi görünmektedir.

Allah’a yakın olma ve sadakatin ifadesi olarak “Kurbân” kesmenin ve dağıtmanın yanında edebiyatımızın hatırı sayılır sayfaları arasında da “Kurbân” için yazılan şiirler vardır.

Söz sanatının sultanları şairler de “Kurbân” için kasideler, ıydiyeler, beyitler yazmışlardır. Kelâmü’l mülûk, Mülûku’l kelâm’a göre; sultanların sözü sözlerin sultanıdır.

Osmanlı sultanlarının şair olanları arasında büyükçe bir divana sahip olan cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) yazdığı bir beyitte sevgilisinin köyünü Kâbe kabul eden aşığın “Kurbân” olarak canını sunmasını ifade eder “Kâbedür kûyi Muhibbî eyledün çünkü tavaf/Hâcı oldun farzdır cânunı “Kurbân” eylemek” Kanuni Sultan Süleyman daha ileri giderek “Yara “Kurbân” olmağı gel bana ta’lim eyle kim /şimdi bildim kim hacc-ı ekber var imiş” der.

Allah’a gösterilen sevginin ifadesi olarak hayvan “Kurbân” edilmesinin hatırasının sevincinin yaşatılmasına kayıtsız kalmayan söz sultanları duygularını şöyle ifade etmişlerdir. “Sanmanız gülgûn şafak oldu ufuktan aşikâr/Iyd için çarh-ı felek sevrini “Kurbân” eyledi” (Bayram sabahı gökyüzünü kaplayan kızıllığın feleğin kestiği “Kurbân’ın kanından kaynaklanmıştır) Hayali (XVI. Asır) Iydıye şairlerinden olan Nevî (XVI. Asır) “Sana “Kurbân” olan sürsün safâ-yı kebş-i İsmâil/Cenâbın Merve’si erbâb-ı hâcâta medâr olsun” “Kurbân” için yazılan örnek mısralardandır.

Bayramlarda hediyeleşmek geleneğinin azalmasına rağmen bu geleneği çam sakızı çoban armağanı misali devam ettirenler de vardır. Hediye ile yetinmeyip daha fazlasını yapmak isteyenler de vardır. Bunların başında büyük şairimiz Fuzuli (1494-1556) bir beytinde bunu açıkça ifade eder. “Yılda bir “Kurbân” keserler halk-ı âlem ıyd için/Dem be dem saat be saat ben senin “Kurbân’ınım” şeklinde ifade eder. Fuzuli başka bir beyitte de şöyle der. Dün demişsin ki Fuzûlî bana “Kurbân” olsun/Sana “Kurbân” olayım ne ihsandır bu.
Varisi olmakla gurur duyduğumuz Osmanlı medeniyetinin abide eserlerinden Süleymaniye için yazılan “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri aslında bütün bir medeniyeti ifade eder. Bu şiir Türklüğünün destanı vasfını kazanmıştır. “Kurbân” icrası sonrasında birlikte okunacak bu şiirin, dinleyenleri nerelere götüreceği malumdur. Mümkün olsa da hutbede sadece bu şiir okunsa başka bir söze gerek kalmayacaktır.

Şairlerin mısralarında yer bulan “Kurbân” mutasavvıfların ve tekkelerin de gündeminde her zaman yer almıştır. Hafız Kâni Karaca’nın (1930-2004) sesine ve tavrına uygun olarak meşk meclisinde okuduğu Kelâmi’ye ait bir kaside
de “Kurbân” ile başlar. “Cânı cânana “Kurbân” eyleyen gelsin bu meydane/soyup benliğini üryan olan gelsin bu meydane…/Kelâmi kalpten Allah de seni divane sansınlar/Seherler zikredip lezzet alan gelen gelsin bu meydane

Salih Baba (1819-1906) Her kim ki tuta destini/soyundu varlık postunu/Buldu hakikat dostunu/Budur recası asinin göster yüzün leylâsının/Salih daim Mevlâ’sının hem kulu hem “Kurbân”ıdır” Türkmen piri Koca Yunus ‘da “Canım “Kurbân” olsun yoluna/Adı güzel kendi güzel Muhammed” diyerek bu kervana iştirak etmiştir. “Ey Tanrı’yı bir bilenler cân Hakk’a “Kurbân” kılanlar/Ölü değildir bu cânlar aşk gölünde yüze durur” mısraları ile Koca Yunus ötelere mi seslenmiş acaba kim bilir?

“Kurbân” musiki eserlerimiz arasında da hatırı sayılır yer bulmuştur. Muhayyer makamında bir Elâzığ eseri bunlardan sadece biridir. Esmerim kıyma bana/” Kurbân” olurum sana/Yılda “Kurbân” bir olur/Hergün “Kurbân”ım sana” Karacaoğlan da geri kalmamış “İncecikten bir kâr yağar/Tozar elif elif diye/Deli gönül hayran olmuş/Gezer elif diye/Yar sana hayran, can sana “Kurbân” /Derdime derman bulamam aşktan el’ aman” demiştir.

Tekkelerde yapılan ayinlerde meşk sırasında okunan eserlerde büyük bir ekseriyetle “Kurbân” kelimesi geçmektedir. Meşk meclislerine dahil olanların birbirlerine hitap şekli de çoğu yerde “Kurbân” şeklindedir.

Annelerin yavrularına hitap şekli arasında da yerini bulan “Kurbân” ibadetimizi şuurlu olarak yerine getirenlerden olmak dileğimizdir.

Kaynaklar
1. Şefik Can Yunan Mitolojisi
2. Bahattin Ögel Türk Mitolojisi
3. Kur’an Meali M. Yaşar Kandemir Marmara İlahiyat Yayını
4. Diyanet İslam Ansiklopedisi Kurbân Maddesi Ali Bardakoğlu
5. Ders Notları Mehmet Ali Talayhan
6. Misalli Büyük Türkçe Sözlük Kubbealtı Neşriyat
7. İstanbul Edebiyat Fakültesi Yayını Basımevi 1964 (PDF) Nihat Sâmi Banarlı Süleymaniye’de Bayram Sabahı
8. M. Hilmi Soykut Açıklamalarıyla XII. Asırdan XX. Asra Kadar Türk Şiirinde Tasavvuf Hikmet ve Felsefeyle Dolu Unutulmaz Mısralar 1968
9.Mitolojiden Tarihe Seçe Hikâyeler Hüseyin Özdemir Ötüken Yayınevi
[09:28, 19.07.2021] mehmetalitalayhan@gmail.c: Bayram İle mübarek olunuz inşallah

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ