İTALYA NOTLARI

İTALYA NOTLARI

Mehmet Ali TALAYHAN

 

Sefere niyet etmenin en zor zamanı Ramazan arifesi veya mübarek aya denk gelen zamanıdır. Oldum olası orucu evde tutmayı, iftarı evde açmayı çok severim. Bu sene Mart ayının son on gününe denk gelen orucun ilk günlerini yurt dışında geçireceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi.  İftarı, sahuru nasıl denk getireceğim? Seyahat sebepli olunca yapacak bir şey yok.

Seyahatimiz İtalya’nın kuzeyinde yer alan Varese kentineydi. Milano’ya yakın olan Caravaggio Uluslararası Hava Alanı’na 2 saat 30 dakikalık uzaklıkta bulunmakta. Buradan oto yol ile 1.5 saat süren kara yolu yolculuğu. Gelişmiş büyük fabrikaların bulunduğu bu bölgede aynı zamanda da ziraat tarım ve hayvancılık yapılmaktadır. Bizim neslin okuduğu coğrafya kitaplarında İtalya için hafızamda hala yer eden ‘’İtalya’ ya hayat veren Po Nehridir.’’ cümlesidir. Po Nehri ve ovası İtalya’nın kaderidir. Po kaynağını Alp dağlarından alır. 600 km’den fazla uzunluğa sahip Avrupa’nın en uzun ırmaklarından biridir. Varese’nin de içinde yer aldığı kuzey İtalya tam bir göller bölgesidir. Santa Maria tepesine çıktığınız zaman bunu görürsünüz.

Santa Maria’nın Hıristiyanlar için önemli bir hac bölgesi olduğunu hatırlatalım. 15 tespih şapelinin yer aldığı oldukça dik bir yokuşun sonunda 17. Yüzyılda inşa edilmiş bir kilise ile karşılaşırsınız. 15 şapelin yer aldığı bu yokuş kırma dikdörtgen küçük kaldırım taşlarından yapılmış kutsal bir yol olduğuna inanılmaktadır. Santa Maria UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Tarikat merkezlerinden biri olarak da bilinir. Antik Roma’ dan itibaren çeşitli istilalara uğramış olup ve her seferinde de bağımsız bir belediye olarak kalmayı başarmış, Varese’ye bağlı küçük bir yerleşim yeri olarak meraklı ziyaretçilerin akınına uğramaktadır. Tepeye çıkıp etrafı gözetlediğiniz zaman Alp Dağları’nın hemen güneyinde olduğunuzu anlıyorsunuz.

Tarihleri Orta çağa kadar uzanan şapeller ve çeşmeler İtalya’nın mimarinin merkezi olduğunu kanıtlar gibidir. Şapelin birinde yer alan 12 havarinin çamurdan heykelleri boş mezar etrafında sıralanarak tavandaki resimlere odaklanmış olmaları canlı gibi durmaktadır. Çevrede yer alan ormanlık alan içindeki bazı tarihi binaların eski şatoları andıran yapıları görülmeye değer.

Avrupa sanatının doğduğu yer olan İtalya’da bu tür sanat eserlerini hemen her yerde görmek mümkündür. İtalya, şimdilerde kendi dillerini korumak amacıyla kanunlar çıkarma peşindeler. Roma mirası olan sanat eserleri dünyanın ilgisini çekmeye devam etmektedir. İmparatorluk bakiyesi eserleri ayakta dururken dillerini korumak için sarf ettikleri gayret doğrusu dikkat çekmektedir. Aydınlanmanın merkezi romantizmin doğum yerinde Antik Roma kalıntıları hemen her yerde kendisini göstermektedir. Romanesk modasının taş ağırlıklı binaları Barok tarzı ile zaman içinde barıştıran mimarlar ve fresklerle süslenen kilise ve şapeller içinde her biri birer sanat harikası olan   heykelleri seyretmek bir devri anlamaya yeter. Dini sembol ve yapılara olan ilginin tarihi eserleri incelemek merak ile kilisenin baskısına bir isyanın neticesidir. Ancak, mistik heyecan duymak yerine sanatı ve sanatçıyı anlamanın en güzel yolunun bu eserleri incelemekten geçtiğini itiraf ediyorum. Sanat sayesinde karanlık bir devir yok olmuştur. Sanatın sınır kabul etmeyen hayali aydınlanmayı doğurmuştur. Derebeyleri kilise ve askerlerin iş birliği ile kurulan düzenin yıkılması da hiç de kolay olmamıştır. Sanat ile birlikte ortaya çıkan mezheplerin ve dini kaynağından anlama merakı bütün Avrupa için zulümden kurtuluşa vesile olmuştur. Bu kurtuluş Avrupa dışındaki diğer bütün toplumlar için ise yeni bir zulmün başlangıcı olmuştur.

Bu durumun bizi ilgilendiren yönü ise Romantikler için Etrüskler’e ait Romus ve Romulus’un hayatlarının destansı anlatıları dişi bir kurt tarafından emzirilerek hayatta kalmaları bize tanıdık geldiğinden bu anlatılara sempatik bakanlarımız olmuştur. Dahası Anadolu’ dan göç ettiklerine dair ciddi iddialar da vardır. Bizim sultanlarımızın kendilerini Roma imparatorluğunun varisi saymaları acaba bu sebepten midir?

Roman’nın ikiye ayrılması sonrasında Doğu Roma’ nı fethi ecdadımıza nasip olmuştur. Fatih sultan Mehmet devrinin ünlü ordu kumandanı Gedik Ahmet Paşa tarafından fethedilen Otranto macerası vardır. Cem Sultan’ın korsanların elinden Papa’nın kontrolüne girmesi ve pazarlık konusu edilmesi tarihimizin acıklı bir gerçeğidir. Bellini Fatih’in portresini yaparak bize kıymetli bir eser bırakırken Michalengo’nun Floransa sokakları ve bütün binaların duvarlarını süsleyen resimleri ve heykelleri zaman ötesine geçerek tarihe adını altın harflerle yazmışlardır. Raffaello ile Mimar Sinan’ın çağdaş olduklarını biliyoruz. Aralarından bir haberleşme var mıydı diye kendimize sormadan edemiyoruz.

İtalya, Kurtuluş Savaşı öncesinde Osmanlı ile Afrika’nın kuzeyinde rekabete girdi. Bizimle savaştı. Enver Paşa ve Mustafa Kemâl’in askerlerine Libya topraklarında yenildiler. Balkan Savaşlarının başlaması üzerine o toprakları onlara terk ettik. Üzerine Ege adalarını da emaneten verdik. Adaların macerası malum ama hala bir İtalya var. İtalya denince aklıma hemen merhum Atsız’ın ünlü Duçe’ye hitaben yazdığı ‘Davetiye’ isimli şiiri gelir. Ne diyelim tarih işte böyle bir şeydir. Bazılarıyla bazen düşman, bazen de dost olursun. Bizim Avrupa ile dost olduğumuz zamanları hiç bilemiyorum. Şimdi yaşlı bir Avrupa var bu yaşlıların içinde aynı denizi paylaştığımız kendine yeten ve muazzam bir tarihi mirasın sahibi İtalya vardır.

21.03.2023 Varese/İtalya

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ