HIDIRELLEZ

HIDIRELLEZ

Mehmet Ali Talayhan

İstanbul üniversitesi akademisyenlerden dost bir ilim insanı ile birlikte uzun bir kara yolculuğu yaptım. Bu yolculuk sırasında dostumuzun hocalarının kim olduğunu nasıl bir eğitim aldığını kendisine yönelttiğim sorularla öğrendim. Ağzından çıkan her kelimeyi gönül dünyama nakşetmek için yoldaki ses gürültüsünü bastıran bir dikkatle dinledim. Açıkçası çok az konuştuğumu zannediyorum. Sürekli akademisyen dostumu konuşturmaya çalıştım. Öyle ya benim yanımda isimleri gerçekten çok büyük insanların tabiri caizse çantalarını taşımıştı.
Sorduğum ilk soru milletlerin hayatında mitoloji mi yoksa felsefe mi daha önce gelir ve bunun önemi nedir? Dostumuz önce yüzümüze dikkatlice baktı. Ne demek istediğimi sorar gibi bir bakış fırlattığını hatırlıyorum. Kısa bir düşünceden sonra konuşmaya başladı. Konuştukça gördüklerini duyduklarını okuduklarını anladıklarını da anlatmaya başladı. Hafızayı beşer nisyan ile malüldür derler. Şimdi aradan geçen zaman içinde neler anlattığını keşke kaydedebilseydim diye hayıflanıyorum. Nasip değilmiş kaydedemedim. Bende aklımda kalanı ise verdiği net cevaptı. Mitolojisi olmayan millet millet olamaz ve değildir dediğini çok iyi hatırlıyorum. Yunan, Roma, İran ve Türk mitolojilerinden örnekler vererek anlattıklarından milletlerin felsefi hayatlarının da mitolijiden kaynaklandığını ifade ediyordu. Milletleri millet yapan değerin aslı mitolijide karar kılarak konuşmasını sonlandırdı. Bu konuşması aralıksız iki saat sürmüştü.
Şimdi bu dostumuzun anlattıklarından hareket ederek hayatımızın hemen her anında bilerek veya bilmeyerek uyguladığımız binlerce yıllık geleneklerimizin nerelerden geldiğini anlamaya çalışalım. Elbette ilahi dinimizde yeri olmayan davranışlarımız ibadet maksadı taşımadıkça uygulamanın bir sakıncası olmadığına inanıyorum. Büyük günahlardan şirke düşmekten Allah’a sığınmaktan başka çaremiz de yok gibi.
Türk milletinin islâm öncesi devirlerden günümüze kadar getirdiği geleneklerden biri de Hıdırellez dir. İnanca göre Hızır ile İlyas’ın birleştiği gün olarak kabul edilen güne bu ad verilmiştir. Aslında Gregoryen takvime göre yaz aylarının başlangıcı olarak kasım ayına kadar sürecek olan yaz aylarının başlangıcıdır. Kasım ayında başlayarak 6 Mayıs’a kadar süren zamana da kış adı verilmiştir. Kadim bir gelenek ve ne zaman başladığı da bilinmemektedir. Ancak, bilinen bir şey varsa da o da Türklerin hâkim olarak yaşadıkları coğrafyada evvelini kimsenin bilmediği bir zamandan beri kutlanmaktadır. Balkanlar, Anadolu, Orta Asya coğrafyalarında kullanılan bir gelenektir. Muhtemelen İslâm ile tanışan ve Müslüman olduktan sonra Türk kavimlerinin birçoğu eski geleneklerini terk etmeyerek onlara dini motiflerle devam ettirmişlerdir. Bunlardan biri de Hıdırellez’dir. Darda kalmışların yardımcısı olarak bilinen Hızır ile denizlerin hâkimi İlyas’ın birleşmesi deniz ile karaların buluşması gibi biri sıcak biri soğu ikisi birbirleri tamamlayarak yeni bir iklim dengesini sağlamışlardır. Soğuk kış günleri bitmiş yeni bir ılık hava ortaya çıkmıştır. Aylardır birbirlerini görmeyen ayrı kalan iki sevgilinin iki dostun birleşmesinin sıcaklığı nerede bulunabilir?
Öyle günlerde insanlar dileklerini arzularını çeşitli şekil ve vasıtalarla anlatmaya çalışırlar. Ateş, ağaç gibi motifler bu günlerin sembolleridir. Elbette bunu yapanların ateş ve ağacın bir gücünün olmadığını biliyordur. Ama kadim bir geleneği üstelik dini bir motif ilave ederek kutlamanın kime ne zararı vardır.
İçimizdeki sıcaklığı muhatabımıza verirken kâinat kitabının renk değiştirdiği bugünlerin de sıcaklığını daim olmasını sağlamak elimizdedir.
Tabiatı sevmek Yunus düşüncesi değil midir? Tabiatı yaratan da Tanrı değil mi?
Elif eyledik ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gör
Yaratandan ötürü
Tabiatın ısındığı bugünlerde kalplerimizin de ısınmasına vesile olmasını dilerim. 06.05.2022 Bilefeld/Almanya

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ