HACI BEKTAŞ VELİ ANMA ETKİNLİKLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

HACI BEKTAŞ VELİ ANMA ETKİNLİKLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

HACI BEKTAŞ VELİ ANMA ETKİNLİKLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Mehmet Ali Talayhan

51 yıldan beri millî ve milletlerarası çapta düzenlenen merasimlerle Hacı Bektaş Veli Anma haftası (Ağustos ayının 16-17-18. Günlerinde) icra edilmektedir. Devlet, kamu ve özel kurumların katkıları ile icra edilen anma merasimlerine her sene yüzbinlerce insan dünyanın değişik yerlerinden gelerek katılmaktadır. Doğu Avrupa ülkelerinde yaşayan Bektaşi geleneğe bağlı Müslümanlardan Anadolu’nun hemen her köşesinden gelenler mezarları ziyaret edip kurban keserek birbirleri ile dayanışma sağlamaktadırlar.
Devlet ileri gelenlerinin merasimlerin ilk gününde katılarak açık hava toplantılarında konuşmalar yapması bu toplantının gelenekleri arasındadır. Cem Evi adı verilen ibadet merkezlerinde cem merasimleri ve semah gösterileri de halk nazarında ilgi görmektedir. Son zamanlarda gelen misafirlerin artması barınma zorluklarını ortaya çıkarmıştır. Misafirler ve belediye buna çözüm olarak geçici çadırlar kurarak yardımcı olmaktadır. Başta türbe ziyareti beş taş mevki ve delikli taş diye tabir edilen yerler ziyaretçilerin ilgi sahasına giren yerler arasındadır.
Hacı Bektaş Veli adına yapılan bu merasimin 51 seneden beri kutlanarak günümüze kadar gelmesi daha da uzun süre devam edeceğinin bir işaretidir. Merasimlerin modern ve gelenek arasına sıkıştırılan kutlama şenliklerinin asıl amacı unutturan şekle bürünüyor olmasında endişe edenlerin sayısı da ziyaretçi sayısı kadar artmaktadır. Günümüz insanının giderek din ve dindar kesime mesafeli davrandığını herkes biliyor. Bilhassa gençliğin bu konudaki davranışları ilim insanları tarafından sorgulanmaya başlamıştır. Bu sonucun bu merasimlerde de kendini gösterdiğini söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum. Merasimlere katılan genç sayısının azlığı ve sadece akşam saatlerinde icra edilen bazı konser etkinliklerinde görülmeleri bunun bir delilidir. Tekke, din, dindar kavramları artık gençler için mesafeli durulması gereken kavramlar haline gelmişlerdir. Bu konunun uzmanlarının yapacakları çalışmalar sonrasında ortaya çıkacak verilerin tartışılacağını ümit etmek istiyoruz.
Her merasim sırasında konuşmacıların konuşmaları sırasında önceden yazılarak önlerine konan yazılı metni camlardan okumaları bu konudaki sığlıklarının bir resmidir. Devlet görevlisi olmadan bu konuşmayı yapsa ailesi bile kendisini dinlemeyeceği açıktır. Sığ konuşmacıların ve konuşmaların akabinde siyasi menfaat için yapılan vaatlerin de karşılığı hiçbir zaman olmamıştır.
Osmanlı askeri dehasının bir sonucu olan Yeniçerilerin Hacı Bektaş ocağına mensubiyetleri ve gülbanklarında yer alan dualarında sefere çıktıklarında ve hususi merasimlerde icra etmeleri herkesin malumudur. Yeniçeri Ocağının kaldırılması ile birlikte takibata uğrayan bektaşilerin büyük sıkıntılar yaşadıkları da malumdur. Bir Askeri teşkilatın sadece bir tekkeye mensubiyeti halen tarihçiler tarafından sorgulanmaktadır. Ancak, Osmanlı devletinin tekke ve diğer dini zümrelerle birlikte varlığının devamı sırasında büyük sıkıntılar yaşadıkları da biliniyor. Selçuklu devleti sırasında da aynı sıkıntıların yaşandığını tarihlerin sayfaları arasındadır. Babailer isyanının arkasında dini zümreler açıkça görülmektedirler. Osmanlı İstanbul’unda diğer coğrafi sahalarda aynı dini zümrelerin isyan teşebbüsleri herkesin malumudur. Kadızadeliler hareketi sonrasında büyük kaos yaşanmış on binlerle ifade edilen ölümler vaki olmuştur.
Din, dindar, din adamı, derviş, tekke, şeyh gibi kavramların karşılığının neticesi günümüzdeki karşılığı şudur. Ticaret ve siyaset yapan zümreler olarak asıl maksatlarının dışına yaygın bir şekilde taştıklarıdır. Hemen herkes tarafından kabul edilen bu netice sonuçta insana zara vermektedir. Tarafı ne olursa olsun dini zümrelerin devlet siyasi hayat ve ticaret ile ilgisinin olması asıl mecradan uzaklaşmanın vasıtası olarak görülmektedir. Bugünkü anlayışla buna bir düzenleme getirilmesi de beklenmek muhaldir. Asıl gaye; herkese insana devlete tabiata iyi davranan insan olmayı öğreten gönüllü kuruluş olmalıdır. Tıpkı Anadolu’ya gelerek yerleşecek yer arayan Türkmen boylarına yol gösteren alperenler gibi. Günümüz şartlarına bilhassa teknolojiye karşı ilgisiz kalmayan insanı ve tabiatı esas olan rehberlik faaliyetlerine katkı sağlamak esas olmalıdır. Hakka hakikate adalete inanan ve tabi olan insan örnek insandır. Haksızlığa adaletsizliğe de o derece baş kaldıran karşı duran insan olmak amaç olmalıdır.
Anadolu coğrafyasında Hacı Bektaş Veli gibi göçmen kabilelere yoldaşlık ederek toprağa devlete bağlı hale getiren Alperenler oldukça fazladır. Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi ocağında pişerek dünyanın her bir yerine dağılarak İslâm akidesinin gereğini yerine getirmeye çalışanlar tarihimize Alperen olarak düşmüşlerdir. Anadolu’da Hacı Bektaş olurken Balkanlarda Sarı Saltık olarak ortaya çıkarlarken başka coğrafyalarda başka isimlerle görevlerini ifa etmişlerdir.
Hacı Bektaş Veli geleneği ile Hoca Ahmet Yesevi geleneği aynen devam ediyor mu? araştırmalar devam ededursun Hacı Bektaş Veli geleneğinin sonrasında büyük bir kültür birikimin varlığı şüphe götürmeyen bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Türkülerimizin varlığının bu geleneğe bağlı olduğunu ısrarla söyleyen ilimi insanlarımız vardır. Hacı Bektaş Veli geleneğinin milletimizin ayrılık vesilesi olacağını söyleyen şom ağızlılar vardır. Ancak, bu gelenek bizim birlik harcımızdır. Hiçbir Türk hiçbir türküye kayıtsız kalamaz. Türkülerimizde bizim birlik işaretimizdir.
Alperenler arasında en bilinen olarak Hacı Bektaş Veli için yapılan merasimlerin maksadını aşan hale büründüğünü kimse inkâr edemez. Hacı Bektaş Veli’nin Makalat isimli eseri Prof. Esat Coşan tarafından yayınlandı. Ayrıca Prof. Hamiye Duran tarafından şerh edilerek yayınlanan Besmele tefsiri isimli eser gönülleri ışıklandırmaktadır. Yukardaki eserlerden haberi olanlar ve okuyanlar hatta bunu hayatlarının ışığı olarak görenler vardır. Ancak merasimlere ayrı günlerde katılan isimleri koskoca büyük insanların amaçları samimiyet ile bağdaştırılabilir mi? Merasimin maksadına şamil olması evvela samimiyet gerektirir. Aynı coğrafya, tarih, din, dil, kültür değerlerine sahip olduklarını söyleyenlerin Hacı Bektaş Veli anmasında dahi ayrı günlerde merasimlere iştirak ederek konuşma yapmaları hangi samimiyet ölçüsüne bağlayacağız? Merasim sırasında Hacı Bektaş Veliye camdan okudukları metinle methiye düzenler acaba Hacı Bektaş Veli zamanında yaşasaydılar tekkeye alınırlar mıydı? Demekten kendimizi alamıyoruz. 17.08.2022 Nevşehir

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ