FARUK SARIASLAN MECLİSTE BEKÇİ GÖREV VE SELAHİYETİ İLE İLGİLİ KONUŞTU

FARUK SARIASLAN MECLİSTE BEKÇİ GÖREV VE SELAHİYETİ İLE İLGİLİ KONUŞTU

FARUK SARIASLAN

Sayın Başkanım, değerli İçişleri Bakanlığının bürokratları, Komisyon üyeleri hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Başkanım, tabii bu konuyla ilgili benden önce konuşan çok arkadaşlarımız oldu. Eleştirilerinin tamamına katılıyorum, gerçekten güzel değerlendirmelerdi. Hele hele benden önce konuşan doktor milletvekili arkadaşımızın özellikle üstünde durduğu bu, “Kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirler almak…” Bir hukukçu olarak bildiğim kadarıyla bu tedbirler ancak mahkeme kararıyla alınır. Yani ortada bir mahkeme kararı olmadan, nasıl olacak da bir kolluk kuvveti, bekçi oradakileri durduracak, hangi gerekçeyle durduracak? Bunu detaylı bir şekilde anlattığı için aynı şeye girmeyeceğim.

Yine burada, muğlaklık konusunda da benden önceki konuşmacı arkadaşlar söyledi. Mesela burada yine 2’nci maddede diyor ki: “Durdurma yetkisinin kullanılması için makul bir sebebin bulunması gerekir.” Kime göre makul bir sebep? Neye göre makul bir sebep? Bunun ölçüsü ne? Bunların açık bir şekilde belirtilmesi lazım.

Şimdi, ben esas olarak, İçişleri Bakanlığının bürokratları burada olunca bu konuyu dile getirmek istedim. Sayın bürokratlar, Sayın Başkan Yardımcısı, Bakan Yardımcısı, Nevşehir ilimizde uyuşturucu her gün, gün geçtikçe artarak devam ediyor. Her gittiğimde bana şikâyetler geliyor. Sayın Valimiz de, Sayın Emniyet Müdürümüz de gerçekten bu konuda ciddi şekilde çalışıyorlar, kendilerine teşekkür ediyorum. Ben Valimizi zaman zaman eleştiriyorum ama hem Emniyet Müdürümüz hem de Valimiz bu konunun üzerinde ciddi şekilde duruyor fakat bu yeterli olmuyor. Eğer bu konuda İçişleri Bakanlığı bir önlem almazsa gün geçtikçe bu artacak. Biliyorsunuz Nevşehir bölgesinde hiçbir terör örgütünün oluşma şansı yok ama oradaki uyuşturucu vasıtasıyla gençleri başka yöne sevk ediyor olabilirler, bu konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve ben aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak sizlere biz parti olarak da il olarak da il örgütümüz olarak da yardıma hazırız. Mesela, ben size buradan şöyle bir teklifte bulunayım, eğer İçişleri Bakanlığı organize ederse orada bulunan, Nevşehir’de bulunan bütün siyasi partilerin il başkanları, milletvekilleri bir araya gelelim, bu konuyu tartışalım, ne yapabiliriz, işin sosyolojik boyutu nedir, psikolojik boyutu nedir bunlar üzerinde bir tartışalım diyorum, ciddi şekilde bu konuda bir talep var, zaman zaman yerel basında da bu konu çıkıyor, bunu özellikle belirtmiş olayım Nevşehir halkı adına.

Şimdi, İçişleri Komisyonuna bu yasa tasarısı gelince aklıma gelen bizim şöyle bir atasözümüz var, Başkanım derler ki: “Varlık danıştırır, yokluk dövüştürür.” Halk yoksullaştıkça dövüşmeye başlıyor, dövüşmeye başladıkça da güvenlik tedbirlerini artırmak istiyorsunuz. Güvenlik tedbirlerini artırarak bir ülkedeki asayişi sağlayamazsınız, asayişi sağlamanın koşulu, ekonomiyi canlandıracaksınız, üretim toplumu yaratacaksınız. Üniversitelerin sayısını çoğaltınız ama üniversiteden mezun olan kimse hiçbir şey üretemiyor, dikkatinizi çekerim. Niye üretemiyor? Bizim arkadaşlarımız, bizim gençlerimiz geri zekâlı olduklarından değil; yeterli eğitim verilmiyor. Hukuk fakültesini bitiriyor, hukuk fakültesinde

ders verecek hoca yok, mühendislikte ders verecek hoca yok. Bizim üzerinde durmamız gereken bu, asayiş tedbirleriyle bir yere varamayız.

Şimdi, asayiş tedbirleriyle bir yere varamayacağımızı ben size, biraz da ortamı yumuşatmak adına bir olayla anlatayım. 80’li yıllarda Uğur Dündar’ın bir programı olurdu televizyonlarda, programın konusu şu: Evden kaçan çocuklar. Bizim Altındağ mahallesini bilirsiniz, Ankaralılar bilir, bürokratlarımız daha iyi bilir. Altındağ mahallesinde Uğur Dündar gitti bir röportaj yapıyor, diyor ki: “Beyefendi, sizin iki çocuğunuz varmış, her gün evden kaçarmış. Nedenini hiç düşündünüz mü?” “Vallahi beyefendi, gavurun oğlunu dövüyorum dövüyorum yine kaçıyor, dövüyorum dövüyorum yine kaçıyor.” diyor.

Şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Tedbirler alıyorsunuz. Nasıl tedbirler alıyorsunuz? Hukuk yok, hukukun olmadığı bir yerde asayiş sağlayamazsınız. Bekçilerin sayısını artırarak da asayiş sağlayamazsınız. Dünyada bunun örnekleri var. Hatırlar mısınız, Güney Afrika diye bir yer vardı. Güney Afrika’da polis devleti vardı resmen. Şimdi biz de polis devletini aştık, bekçi devleti olmaya başladı. Sonu ne oldu Güney Afrika’nın? Yani sonuç ortada, bizim acilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak, Komisyon olarak Türkiye’deki ekonomik sorunları bir an önce çözmemiz lazım. Ekonomik sorunlarını çözmenin ön koşulu da eğitimden geçer, sağlıklı bir eğitim vermemiz lazım. Eğitimli olan insanlar üretiyor artık. Ben şuna katılmıyorum, hep denir ya işte “Sermaye yok, sermaye yok.” Ya Allah aşkına, şunu üretiyorlar, şunun tanesi 7.500 lira, 8.000 lira. Şunu demir olarak maliyetini bir hesap edin. İçindeki telleri hesap edin, 200 lira yapmaz, 500 lira yapsın. Demek ki üreten beyinlere ihtiyacımız var. Zeki gençler yetiştirmeye ihtiyacımız var; güvenlik tedbirleriyle bu işleri çözemeyiz diyorum, teşekkür ediyorum.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ