DOKTORA TEZLERİ DE AJANLIK YAPABİLİR

DOKTORA TEZLERİ DE AJANLIK YAPABİLİR

 

 

mahmut

MAHMUT TOPTAŞ, 9 Aralık 2015 Çarşamba

İslam Enstitüsünde okurken 1975 yılında Tefsir, Hadis, Fıkıh, İslam Tarihi konularında Arapça kitaplarımı almak için bir arkadaşımla Diyarbakır’a gitmiştim.
Tıpta öğrencilik yapan ve Karaman’da iken sohbetlerime katılan arkadaşın müsafiri olduk.
Müezzinlik yaparak okumaya devam ediyordu.
O yıllarda Türkiye’nin Arapça kitap ihtiyacını Diyarbakır’dan Mehmet efendi karşılardı.
Sonra İstanbul’a geldi ve yine bir numara olarak ihtiyaçları karşılamaya devam etti.
Tıp öğrencisi Müezzin arkadaşıma “Şehrin en saygın hocalarından biriyle beni görüştür” dediğimde bir camiye gittik ve görüştük. 
Camide rahlesinin üstünde kalabalık ve düzensiz kağıtlar vardı.
Öğrendiğime göre, yeğeni İngiltere’de doktora yapıyormuş.
Konusu, Diyarbakır’da geniş bir aşiretin tarihi imiş. 
Hoca efendi, yeğenine yardım ediyor.
O aşiretin tarihini, yerleşim yerlerini, atasözlerini, şiirlerini, efsanelerini, türkülerini derleyip gönderecek, yeğen onu İngilizceye terceme edecek ve eline “Doktor Oldun” diye bir kağıt vereceklermiş.
Bu günlerde “İslami Terör” üzerine araştırmalar yaptırıyorlar, bizim öğrencilerimize.
Haydi İngiltere gibi bütün batılı ülkeler kendi çıkarları için para vermeden, hatta üstüne üstlük para da alarak kullanıyor bizleri.
Peki, bizim Üniversiteler ne yaparlar?
 “18’nci yüzyıl İngiltere-Osmanlı siyasi gelişmeleri”
19’ncu yüz yıl Yeni Zelanda-Osmanlı ekonomik ilişkileri” gibi geçmişe yönelik, kimseye hiç bir faydası olmayan tezler veriyorlar.
İlahiyat fakültelerinde doktora tezi verecek neredeyse konu kalmamış.
Hepsi geçmişe yönelik.
“Bu gün ve yarından itibaren Kur’an, Sünnet ve Fıkıh ışığı doğrultusunda Müslümanlar neler yapabilirler” diye geleceğe yönelik hiç bir şey söylememeye özel dikkat ediyorlar.
Peygamber efendimiz kendi çağında yaşayan kâfirlerle mücadele vermiş Firavun, Nemrut, Kabil gibilerin kötü sonuçlarını çağdaş kâfirlere ibret olsun için anlatıvermiş.
Yoksa peygamber efendimiz, Firavunu anlatan veya uzun uzun lanet eden bir konuşma yapmamıştır.
Zaman tüneli içinde yaşayan kâfirlerle uğraşmak, çağdaş kâfirlerden uzaklaşmak minderden kaçmak gibidir.
Bin sene önce yaşayan velimize övgüler yapmak yerine, çağımızdaki velileri tanımak bize fayda verir.
Bin sene önce yaşamış bir zalime lanet okumak yerine çağdaş zalimlere haddini bildirmek topluma fayda sağlar.
Filan kabileden geçen bir insanın malına el koyan Ebu Cehil’in evine kadar gidiyor. Efendimiz o garibin hakkını alıveriyor.
Çağdaş mücahitlerimiz Lavrens veya Emanuel Karasu, Yemen’den Viyana’ya kadar sahip olduğumuz haklarımızı elimizden nasıl aldı? diye araştırmalara koyuluyorlar. Bu araştırma tezini verenler de çağdaş Lavrenslardır. Adı Lavrens değil. Kıyafeti de çağdaş kıyafet.
“Efendim geçmişte oynanan oyunları bilmezsek oyuna geliriz” diyenlere derim ki, bizdeki şekilcilik devam ettiği sürece biz oyuna geleceğiz demektir.
Biz çağdaş Lavrensları da adı kafir ve o tarihi kıyafetleriyle bekliyoruz. Halbuki “Adı Osmanlı ruhu Yunanlı” nice insanlar var ki “Kur’ana inanırım” der parlamentoda, camide veya tekkede görünür ama insanların Kur’an ve sünnete giden yolunu keser.
Biz, kendi çağımızdan sorumluyuz. Elli sene sonra gelen nesilde çağımızdaki hainleri araştıracak ve bizi “gözleri ne kadarda kapalıymış bu kadar açık küfrünü icra edenleri tanıyıp haklarından gelmemiş” diyerek anacaklardır. 
O taktirde herkes, kendi bulunduğu mahalledeki, dairedeki, fakültedeki, kışladaki, din düşmanı, haksız, zalim kişilerle ilgilensinler, geçmiş kafirlere küfrederek enerjilerini tüketmesinler.
Fatih’in hocalarından Hızır Bey’in akaide ait yazdığı manzum “Kaside-i Nuniyye” sinde “Biz şeytana bile lanet etmekle emir olunmadık” der.
Yanlış anlaşılmasın. Şeytana lanet ederseniz günaha girmezsiniz. Ancak, elinize tesbih alıp günde yüz defa şeytana lanet ederseniz sevap alamazsınız. 
Şeytan taşlamaktan görevimizi yapmaya zaman ayıramıyoruz.
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ