DİN VE SİYASETİN İSTİSMARI

DİN VE SİYASETİN İSTİSMARI

HÜR DÜŞÜNCE                                                                              ZEKERİYYA İLLEEZ

                                           DİN VE SİYASETİN İSTİSMARI

          İnsanlar zaman içine,Allah’ın vermiş olduğu akıl ve düşünce çerçevesinde;merak,sorgulama,öğrenme,uygulama gibi davranışlarla,imtihan dünyasında hayatını düzenlemiştir.

          İnsan akıl ve düşüncesiyle karar verip yaşarken,kendinden daha güçlü akıl üstü varlığın olduğunu kabul etmiştir. İlahi ve ilahi olmayan  kaynaklı dinler ortaya çıkmıştır.

          Din; insanları iyiye,güzele,doğruya yöneltmek için,Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla insanlara göndermiş olduğu ilahi kurallar bütünüdür. Din; güzel ahlakı yaşamaktır.

           İnsanlar biribirleriyle ilişkiler ve işbirliği içinde olmuştur. Kendi sosyal davranış kurallarıyla birlikte,kendi kültür ve medeni değerlerinide oluşturmuştur.

           İnsanlar birarada yaşama kurallarını oluştururken,devletlerinide oluşturmuşlardır. Siyasi (Hakimiyetin kaynağına göre) ve hukuki yapılarına göre oluşan devletin ve o devleti oluşturan kişilerin yönetimini gerçekleştiren kurallar,yollar,uygulamalar siyaseti ortaya çıkarmıştır.

          Devlet ve insan yönetme sanatını teşkil eden siyaset,zaman içinde kurumlarınıda ortaya çıkarmıştır. Bunlar siyasi partiler olarak belirtebiliriz. Siyaset bir hükümranlık ve  yönetme anlayışı olarak,tek kişi ve gurup hakimiyeti olursa,çoğulculuk söz konusu olmaz. Çoğulculuk anlayışı ve uygulamasıda sadece demokrasilerde vardır.

          Siyasi yapılanmalar ve uygulamalar demokrasi ve karşıtı rejimlerde birbirinden farklıdır.

          Toplumlarda oluşan siyasi akımlar,fikir ve düşünceler,farklı siyasi yapılanmalarıda oluşturmuştur.

          Siyasetin ana çerçevesi,ana kavramı anayasada ifade edilir. Anayasa hükümlerinin uygulanması;kanunlar,tüzükler,yönetmeliklerle gerçekleşir.

         Toplumlar kendi gelişim şartlarına göre siyasetlerini oluştururken,her toplum kendi yapısına göre siyasetini belirler.

          Günümüz dünyasına baktığımız zaman totaliter yapıda siyaset; tek kişi ve gurup hükümranlığı ile oluşur. Hukuki yapı ve uygulamalarda ona göre tezahür eder.

          Sosyolojik olarak klan-aşiret toplumundan,kent toplumuna-feodalite-derebeylik yapısına,daha sonra kırallık ve imparatotluk yapısına dönüşen toplumlar,bazan halk üzerinde etkinliklerinin devam etmesi için halkın dini inanç ve önderlerini kullanmışlardır. Özellikle Avrupa’da kıral ve çevresi,kilise işbirliği ile halk üzerinde tasallut kurmuşlardır. Kıral ve avanesi(Senyör,lord,dük ve kontlar…) ve kilise mensupları zenginlik içinde yaşarken,halk fakirlik içinde idi.

          Türk dünyasında,İslamiyeti kabülden önce kendi örf-adet,törelerine göre devlet siyaseti gerçekleşirken

;tek tanrı(Gök Tengri) inancı vardı. İslamiyeti kabul ile birlikte,kültür ve medeniyeti zenginleşen Türkler İslamın bayraktarı,koruyucusu olmuşlar,İslamiyeti en güzel yaşayan millet ahline gelmişlerdir.

          Büyük Selçuklu Devletinde Tuğrul Bey’e Abbasi Halifesinin kızını aldın halifeliğide üzerine al sözü üzerine,Tuğrul Bey “O din işi ben devlet işi ile uğraşıyorum” der. 11 Yüzyılın başlarında devlet yönetim anlayışı (siyaseti) ile  din işinin ayrı olmasına önem verildiği görülmektedir.

          İmam-ı Azam Ebu Hanefi’ye Başkadılık teklif edildiğinde,” Ben din işi ile uğraşıyorum,devlet yönetimi (siyaseti) ayrı” der.

          Türk dünyasında din ve devlet işleri ayrı tutulmaya çalışılırken,batıda kıral ve kilise 16.Yüzyılda Martin Luther’in ortaya çıkmasına kadar karanlık bir yönetim devam etmiştir. Avrupa da Rönesan ve Reform hareketleriyle halk aydınlanmaya başlamıştır. Ancak Türk-İslam alemi üzerine Haçlı seferleri sonrası,Avrupa da mezhep çatışmaları ile birlikte Rönesan ve Reform hareketleri akabinde Coğrafi Keşifler (Amerika’nın keşfi vb.) ,sömürgecilik hareketleri hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Nihayeti 1789 Fransız ihtilali,19 Yüzyılda James Watt kardeşlerin  Buhar makinesini (İngiltere) bulma sonucu Sanayi İnkılabı gerçekleşirken,sömürgecilik daha modern hale gelmiştir.!Anglo-Sakson,Katolik,Protestan rekabeti sömürgecilik yarışını ortaya çıkarmıştır. Günümüzde hala Haçlı Seferleri,sömürge yarışı çeşitli projelerle devam etmektedir..

          Türk dünyası Anadolu’ya Müslüman Türk kimliği ile gelmiştir. Başka dil,din,kültürden olanlara (Başta Ermeniler vb…) hoşgörü ve adalet içinde davranmıştır. Din önderlerine sahip çıkmış,saygı göstermiş,öneri ve ikazlarıda dikkate almışlardır.

         16.Yüzyılda Yavuz Sultan Selim’in,Türk-İslam alemini birleştirme siyaseti,daha sonra Arap hayranlığı; “Etrak-ı bi İdrak” sözü ile Türkler aşağılanıp,yönetimden uzaklaştırılmış,Arap ve devşirme yönetimi dini yaşama yerine kullanılmaya başlanması sonucu mezhep çatışmaları,Eşref-i Bitlis’i gibi kişilerin etkisiyle Türk dünyası ezilmiş,bölünme,baskı ve göçler ortaya çıkmıştır.

           16.Yüzyıldan itibaren aydınlanmaya başlayan Avrupa; 1789 da Fransız İhtilali,Sanayi İnkılabına ulaşırken; Osmanlı bilimsel gelişme ve aydınlanmadan uzak kalmıştır. Arap,devşirme ve azınlıkların hükümranlığında,iç ve dış olumsuz etkilerle hızla duraklama,gerileme ve dağılma dönemine girmiştir.

         17.Yüzyıldan itibaren Arap ve devşirme ile birlikte azınlıkların (Ermeni,Rum,Yahud vb.) kullanan  (Siyon+Haç) ve Hıristiyan ittifakı,kurdurulan tarikat ve cemaatler vasıtasıyla Osmanlı devletinin parçalanmasına sebep olmuşlardır.

          Mustafa Kemal liderliğinde ki Milli Mücadele hareketine karşı;zararlı cemiyetler,tarikat ve cemaatler işbirliği içerisinde olmuşlardır. Hatta Milli Mücadelenin kazanılması,Sevr’in suya düşmesi,Lozan antlaşmasının yapılması,Cumhuriyetin ilanı akabinde emperyal güçlerin kontrolünde isyanlar devam etmiştir.

          Uluslararası güçler,plan ve projelerini revize ederek de olsa TC Devletine karşı tarikat ve cemaatler kullanılmaktadır.

          Dünyada en gelişmiş toplum, millet niteliğine kavuşmuş toplumdur. Dünyada insana ve iradesine en çok değer veren,en az kötü olan,en gelişmiş rejim demokrasidir. Demokrasinin en gelişmiş sistemi ‘Kuvvetler Ayrılığına’ dayalı,Hürriyetçi Demokratik Parlamenter Sistemdir.Yasama,yürütme,yargı kendi kulvarında,Anayasa da ifade edilen yetki ve görev çerçevesinde çalışmasını gerçekleştirir.

          Dünyada ki refah toplumlarına bakalım,bunlar dinin siyasete bulaşmadığı ülkelerdir. Dünyada en fakir ve geri kalmış 50 ülkenin 32’si İslam literatüründeki ülkelerdir. Bu geri kalmış,insana değer vermeyen,aslında İslamı yaşamayan ama kullanan yöneticiler(32 kişi),dünyanın en zenginleri arasındadır. Bunlarda din ile devlet işlerinin ayrı olduğu ülkelerde yaşarlar! Halk köle niteliğindedir. Tabi bu geri kalma İslamiyette değildir. Bunlar insanların dini duygularını istismar ederler. Baskı ve korku saçarlar. Bunlar tarikat ve cemaatlerin emrindedir. Tarikat ve cemaatler uluslararası güçlerin-emperyallerin (Yahudi haham’ın ifadesiyle; 72-74 cemaati biz kurdurduk.Türkiye de 32-33’ü faaliyettedir. Bunları maddi ve manevi olarak destekliyoruz) emrindedirler.

          Tabi bu tarikat ve cemaat guruplarının tabanında ki saf ve temiz mütedeyyinler,İslamı yaşadıklarını zannederler. Bu kitle hem dinen ve hemde siyaset olarak isitimar edilir.

          Ülkemizde Ahmet yesevi, Mevlana-i celaleddin-i Rumi,Hacı Bektaş-ı Veli,Ahi Evran,Hacı Bayram-ı Veli gibi dini şahsiyetler saygı duyulan,sahip çıkılan,sözleri ve yaşayışları örnek alınan alimler,evliyalardır.

          Dini gerçek anlamıyla yaşayan bu Anadolu erenleri,evliyaları Anadolu da yaşadıkları dönemde kandil olmuşlar,halkı aydınlatmışlar,bnirlik ve dirlik içinde olmalrını sağlamışlardır.

          Osmanlı devletinden çıkan,kendi iradesiyle Türk Milliyetçiliği temelinde,Mustafa Kemal lidrliğinde hürriyet-istiklal mücadelesi (Milli Mücadele) verip,Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Milleti; aynı zamanda Osmanlıda ki Arap,devşirme,azınlıklar birliği yerine milli-üniter yapıda kurmuştur.

          TC Devletinin temelinde Türk-Türklük vardır. Türk ve Türklüğe karşı olanlarda Milli Mücadeleye ve kurulan TC Devleti,Cumhuriyetin niteliklerine karşı olanlardır.

          Tarikat ve cemaatler sinsi bir şekilde birbirleriyle rekabet halindedirler. Bunlar hiçbir zaman birbirlerine iyi gözle bakmazlar. Güç,saltanat,ağababalarına hizmet peşindedirler. Hep te devlet kadrolarına yerleşmek isterler.Daha sonra bu güçler hakimiyet alanları genişletme çatışmalarına girerler! Daha sonra bu tarikat,cemaat,mezhep çatışmasına dönüşür! Geçmişte ve günümüzde olan olaylar,gelişmeler acı birer örnektir.

          TC Devletini yıkmak,yerine devlet kurmak isteyenler; Cumhuriyetin kurum ve kurallarını tahrip ederek,Anayasada ki Türk-Türklük,demokratik,laik,sosyal hukuk devleti niteliğini belirten ibareleri kaldırmak isterler.

          “Camiye,kışlaya,okula siyaseti sokmayalım. Camiye siyaset girerse ibadet biter. Mahkemeye siyaset girerse adalet biter.” Diye ifade eden Süleyman demirel’i rahmet ve minnetle anıyorum.

           Akıl,ahlak,adalet,edep içinde olmalıyız. Bunlar biterse,millette biter,devlette biter.

          Allah sonumuzu hayırlı etsin.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ