DİKTATÖRLÜĞE GİDERKEN DERİN YAPILANMALAR…

DİKTATÖRLÜĞE GİDERKEN DERİN YAPILANMALAR…

zekerriya

HÜR DÜŞÜNCE                                                                             ZEKERİYYA İLLEE  illeezzekeriyya@gmail.com                                          Em.Uz.Sosyal Bil.(Tarih)Öğretmeni

                               DİKTATÖRLÜĞE GİDERKEN DERİN YAPILANMALAR…

          Dünyada bir çok milletler ve devletler orataya çıkmıştır. Bu millet ve devlet kültür ve medeniyetleri oluşmuştur. Siyasal olarak devlet devlet yönetim şekilleri ortaya çıkmıştır.

          İnsanların korunma ile birlikte,çeşitli ihtiyaçları gereği yanyana gelmiştir. Allah’ın vermiş olduğu akıl ve düşüncenin idrakinde;güç,düşünce,fikir,irade temelinde yönetimler ve yöneticler ortaya çıkmıştır..İşaret,konuşma, dil ve düşüncelerin getirdiği merak duygusu somut ve soyut kavramları beraberinde getirmiştir.

           Her dönem içinde değişen ve gelişen toplumlar,kendi kültür ve medeniyetlerini olulturmuşlardır.Dünya kültür ve medeniyetine de katkıda bulunmuşlardır.

          Toplumlar klan,kent,derebey,kırallık,imparatorluk ve nihayeti en gelişmiş olan demokratik toplum millet ortaya çıkmıştır.

          Milletler ailesi ve yönetim biçimlerine baktığımız zaman;hür düşünce,hür fikir,hür irade temelinde olan yönetimler insana değer veren yönetimler olmuştur.

          İnsan iradesini kendi amaçları için araç gören ve kullanan odaklar,diktatörlük peşinde koşan mihraklardır. Devlet yönetim anlayışı olarak diktatörlük; kişi ve bir gurup hakimiyetini ihtiva eder.

          Dünyaya baktığımız zaman; felsefi,sosyolojik ve mantıksal olarak düşünen insanlar,ilahi veya ilahi kaynaklı düşünce ve sonucunda orataya çıkan kurallar ve kurumlarda hep insan merkezlidir. Sokrates’ten Farabi’ye,İbn-i Haldun’dan Aristo’ya,Decart’tan Maturdi’ye vb bir çok düşünce adamları ;hep insanda farklı düşünce,fikir,irade,davranış,hak ve hürriyetleri ihtiva eden kandiller olmuşlardır.

           Ahmet Yesevi ekolü ile birlikte;Mevlana-ı Celalettin Rumi,Hacı Bektaş-ı Veli,Ahi Evran,Hacı Bayram-ı Veli,Yunus Emre gibi kandiller Anadolu’yu aydınlatmışlardır.

          Anadolu bir çok medeniyete sahiplik yapmıştır. Nice kırallar,diktatörler hüküm sürmüştür. Hepsinin akıbetleri de  insanlar için  ibrettir.

          Türkler Anadolu’ya Orta Asya Büyük göçleri esnasında ve daha da önce gelmişler ancak İslamiyeti kabulü ile birlikte gelenler oluşturdukları zengin kültür ve medeniyetleriyle Anadolu’yu ihya etmişlerdir.

          Selçuklu ve Osmanlı dönemleri Anadolu’nun imarı ve inşası olmuş,insanıda o devrin şartlarına göre insan gibi yaşama haklarına kavuşmuştur.

          13.Yüzyılda İngiltere de Mağna Carta Libertatium (Büyük Hürriyet Fermanı),18 Yüzyılda  Fransız İhtilali Avrupa’da cereyan etmiştir.

          11.Yüzyılda Büyük Seçuklu Sultanı Tuğrul bey’e “Halifenin kızını aldın.Halifeliği de üzerine al” denince,Tuğrul Bey” O din işi ben devlet işi ile uğraşıyorum” der Yani din ile devlet işlerinin ayrı olduğunu ifade eder.

          13.Yüzyılda Osman gazi’nin kayın babası Şeyh Edepalı”İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyerek,insanı merkeze alıyordu.

          Dünyada ki devletlere baktığımız zaman,insanların kimisi esir-köle.Kimisi iradesi başka iradelerin ipoteğinde uzaktan kumandalı televizyona dönmüş.Kimisi savaşta kan-göz yaşı içinde sefalette ve rezalette.Kimisi huzuru,mutluluğu yakalama peşinde. Kimisi de birey statüsünde huzurlu,sağlıklı,mutlu yaşamaktadırlar.

          Huzurlu ve mutlu yaşama durumunda olanlar genelde diktatörlükten uzak olan Demokratik Parlamenter Sistemde  yaşayan ülkelerdir. Çünkü bu sistem insan iradesine,insana değer veren sistem ve yönetimlerdir.

          Dünyaya baktığımızda totaliter-otokrat yapıda olan Monarşik,Oligarşik,Teokratik siyasi temellerde olan ülkelerde gücü elinde bulunduran kişi ve gurup dışında halkı esaret,rezalet,sefalet,cehalet,felaket içinde yaşamaktadırlar. Bunlarda devlet güçlü görünse de halkı fakirlik içindedir. Yani halk makyaj güzelidir!

          Diktatörlük altında olan ülkeler ya emperyalist ülkelerin oluşturduğu devletlerdir yada idarecileri ele geçirilip kontrolde olan,sanki uzaktan kumandalı televizyon gibi olan ülkeler ve devletlerdir.

          Emperyalistler  Hürriyetçi demokratik Parlamenter Sistemle idare edilen ülkeleri ele geçiremez. Çünkü; böyle devletlerde Yasama (TBMM gibi),Yürütme (Bakanlar Kurulu,Hükümet),Yargı (Bağımsız Mahkemeler) diğer   kurumları,kuruluşlarıyla birlikte sistem olarak güçlüdür. Bu devletlerde halkın iradesi esastır. Böyle ülkeleri emperyalistler ele geçirmek isteseler de başarılı olamazlar!

          Emperyalistler mesela Suudi Arabistan;Vahhabiliği,dini ideoloji mantığı ile kullanarak,devletler yöneticiler ele geçirilerek yönlendirilir ve yönetilirler.

          Eğer emperyalist ülkeler,diktatörleri istedikleri şekilde kullanamıyorlarsa aktörlerini kullanarak demokrasiye geçiş diyerek uyduruk demokrasi oyunu oynarlar! Yani burada halk kendi “hür düşünce,hür,fikir,hür irade temelinde değil de güç odaklarının iradesi temelinde iradesini beyan eder. Seçimler olur ama göstermelik olur!

          Emperyalist ülkeler,Hürriyetçi Demokratik Parlamenter Sistemle idare edilen ülkeleri önce kişi ve gurup hakimiyetini ihtiva eden diktatörleriyle yönetirler. Sonra kendi istedikleri devletin oluşmasını sağlarlar.

           Ahmet Cevdet Paşa’nın deyimi ile” Devletler arası ilşikilerde karşılıklı menfaat esastır.. Bu temel ilkeden hareket etmeyen yönetimler,kendi amaçlarına ulaşmak için kişisel-özel ilişkileri ön plana çıkarırlar. Kendilerini halkın nazarında büyüterek ve kahramanlaştırarak,çözüm odağı,vazgeçilmez nitelikte gösterirler. Halk bu yönde telkin edilir. Geçmişten bir misal verirsek; rahmetli Turgut Özal 1980’li yıllarda ABD Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger ile görüşür. Bu hemen yalaka basın tarafından Turgut Özal’ın dostu Kissinger diye abartılarak verilir. Kissinger açıklama yapmak zorunda kalır ve der ki;” Benim kadim dostum Süleyman Demirel’dir. Ancak o da bilir ki devletler arası ilişkilerde karşılıklı menfaatler önemlidir.” Yani dostluk ilişkileri değil!

          Uluslar arası güçler,emperyalist ülkeler; belirledikleri kişileri ve gurupları görevlendirerek iktidar olmalarını sağlarlar. BOP-Arap Baharı uygulamaları gibi….!

          Dünyaya baktığımız zaman  hedefledikleri ülkenin yöneticilerini ve sistemi ele geçirmeye çalışırlar. İstihbarat örgütleri başta olmak üzere kurum ve kuruluşlara sızarlar. Devletini siyasi,ekonomik,sosyal,kültürel kurumları,yazılı ve görsel medyaya sızarlar,yerleşirler,etkili hale gelirler.

          CIA,MOSSAD,M-16,KGB gibi güçlü istihbarat kurumları,emperyal güçlerin hedefledikleri ülkelerde verilen görevler çerçevesinde çalışırlar.

          Bir taraftan kurumların yozlaşması sağlanırken,alternatif kurumlar önerilip gerçekleşmesi için destek verirler.

          Dünyada her ülkenin derin yapılanmaları vardır. Ülkenin iç ve dış tehditlere karşı kalkan görevi olan yapılanmalar önemlidir. Bu yapılanmaların ülke içerisinde ki varlığı ve etkinliğide daha da çok önemlidir.

          Dünyada Hürriyetçi Demokratik Parlamenter Sistemlerle idare edilen ülkelerde;yasama,yürütme,yargı organları görevlerini etkin bir şekilde yapması,ele geçirmek ve kullanmak isteyenler için bir handikaptır.

          Emperyal güçler bu kurumları ele geçirse diğer kurumlar engel teşkil etmektedir. Onun için emperyal güçler ele geçirmek veya en azından uzaktan kumandalı televizyon haline getirmek için istihbarat işbirliği adı altında; ülke istihbaratına yerleşerek,iç ve dış tehdit programlarını daha kolay uygularlar. Amaçlarına ulaşmak için mevcut rejim-sistemden başka sisteme geçmek için mevcut kurum ve kuruluşları işlemez hale getirip,tahrip ederek yerine yenisi ortaya konacaktır. İlk aşamada insanların kafasını karıştırmak ve yıkamak gerekecektir. Bunun için yazılı ve görsel medyada etkili programlar uygulanacaktır. Öyle ki öyle bir psikoljik ortam oluşturulacak ki;birisi 1,”Yoğurdun rengi aslında bize siyah ama bize beyaz görünüyor” dese,bu yazılı ve görsel marifetiyle bilime aykırı yanlış da olsa doğru imiş gibi halka telkin edilebilecektir.

          Değişimden dönüşüme geçerken ilk adımda sistem değiştirilecektir. Toplum yeni yapılanmaya inandırılarak ve çeşitli senaryolar uygulanarak;insan ve sistem kullanılabilecek hale dönüştürülecektir.

          Görevlendirilen yönetimler gerekirse amaçların ulaşabilmek için devletin bütün imkanları yeni sistemi yerleştirmek için kullanılacaktır Güç bende,ezer geçeriz anlayışıyla anlayışıyla uygulama gerçekleşecektir.

          Ülkemiz jeopolitik ve stratejik bakımından dünyanın kapısı,kilidi,anahtarı durumundadır. Türkiye başka ülkelere benzemez. Dünyada ki emperyalist ülkelerin gözü Türkiye’dedir. Türkiye’ye sahip olmak önemli bir hazineye sahip olmaktır. Hele bir de Türkiye Türklerin hakimiyetinde ise; bu Haç+Siyon ittifakı ve projeleri BOP’ne aykırıdır.

          Emperyalist ülkeler aktörleri vasıtasıyla Türk-Türklük düşmanlığını öne çıkararak,ümmetçilik arkasına saklanan Gayrı Türk,Müslüman görünen kafir,münafık olanlar devlet yönetiminde etkili hale getirilir. Öncelikle istihbarat kurumlarında başlayan bu yerleşim tıpkı kanser mikrobu gibidir. Hocam bunlar kimler olabilir? Derseniz;aslı nesli bozuk,kültürü yozlaşmış,kimliksiz ve kişiliksiz kimselerdir.

          Kendi iradesini başka iradelere ipotek etmiş,mahkum etmiş,düşünen beyinlerini kaybetmiş kimseler.

          1915 Ermeni İsyanlarında tehcire uğramammak için ,kendi kimliklerini inkar ederek ‘Kürdüm’ diyenler.

          Hempher ve Lawrens’i beyin yıkamasından geçmiş Vahhabilik temelinde ve Türk düşmanı Arap hayranları…

          Milli Mücadele sırasında Milli Mücadeleye karşı olan; İngiliz Muhipler,Kürt Teali,Teali İslam,Mavri Mira,Rum Pontus,Ermeni Hınçak ve Taşnak,İsrailit-i Alyans gibi zararlı cemiyetlerin elemanları ve onların torunları,Damat Ferit’in Hempaları,,Ali Kemal’in torunları,keşke Yunan galip gelseydi diyabilen gaflet,dalalet ve ihanete düşmüş ve onların yolunda ki zavallılar!

          Secerisinin bir tarafı Rum’a,bir tarafı Yahudi’ye,bir tarafı da Ermeni’ye dayanan gafiller,zavallılar.

          İşte bütün bu gaflet,dalalet,ihanete düşmüş olanlardan devletin kurumlarına sızan, yerleşen hatta seçilip  devleti yönetenlerde olabilirler.

          Öyle ki;Uluslar arası güçler ,iç ve dış güvenliğinin teminatı olan güvenlik güçlerine alternatif güvenlik güçleri oluşturmaya çalışırlar..Bunlar kendi amaçları doğrultusunda oluşturulacak devletin rejim (Özel muhafız vb) güçlerini kurarlar. Tıpkı Irak’ta Saddam Hüseyin’in ‘Milli Muhafız Ordusu’ gibi.

          Dünyada talihsiz olaylar olur. Ülkenin gözü,kulağı,beyni olan istihbarat teşkilatı-ağını çökertirler. O ülkeyi açık alan haline getirirler. O yerde ülke ve devlet vardır ama devletin siyasi hukuki otoritesi yoktur. Zaten değişimden dönüşüme yeni devlet kurulması için elzem olan bir ortam teşkil eder. Mesela ülkemizin.TC.Devletimizin  iç ve dış güvenliğimizin teminatı olan bilgi,belge ve dokümanların “Kozmik” bulunduğu yerin başka istihbarat teşkilatının eline geçmesiyle dış istihbarat gücümüz çökertilmiştir. Nitekim Kozmik olayı akabinde;TC Devletimizin dış istihbaratın değerli mensupları (813 istihbaratın değerli elemanları) öldürülmüştür. Bunun sonucunda CIA,MOSSAD,KGB,M-16 gibi istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği derken,Milli İstihbarat Teşkilatımız büyük yara almıştır.Askeri ve Emniyet İstihbaratı büyük yara almıştır. Kimileri de içeride tuzaklanarak çeşitli olaylar bahane edilerek (suçsuz oldukları halde) içeri alınmışlardır.

          Ülke yönetiminde ki aktörler kendi derin güçlerini oluştururken;dış güçlerin derin yapılanmaları ve istibaratı,hedeflenen ülkenin değişim,dönüşüm,normalleşme yeni kukla devlet kurma ve derin yapılanmada etkili olacaklardır. Böylece amaçladıkları ülke; uzaktan kumandalı televizyon gibi olacaktır.

          Bütün bunlar olurken;çeşitli senaryolarla vatansever ve hain birbirine karışacak,kurunun yanında yaş da yanacaktır. Bu durumda yalan-talan hükümdar olacak,dürüstlük garip kalacaktır. Sonuçta;vatanseverler cezalanacak,bir çok mazlum ve mağdur ortaya çıkacaktır.

          Suni kahramanlıklarla birlikte,yazılı ve görsel medya vasıtasıyla her şey güllük gülistanlık gösterilecektir.

          Tarihe baktığımız zaman emperyalizmin derin güçleri ve istihbaratı saraya kadar girerek ülkelere hükmeder hale gelmişlerdir.

          Günümüze baktığımızda BOP sayesinde  Sevr Projesi uygulanabilecektir. Buna karşı çıkan Atatürk ve arkadaşları hain ilan edilecektir.

          Gizli Karakol Dernekleri-(Kara Vasıf Kuşçubaşı Eşref vb) istihbarat çalışmaları,en zor zamanda Kazım Karabekir’in Mustafa Kemal’e destek olması akabinde İşçi Numan Usta’danTunceli’li Diyap Ağa’ya,Hoca Raif Efendiden Fevzi Çakmak’a,Denizli’li Hulusi Efendiden Mustafa Rıfat Börekçi’ye(Ankara Müftüsü,İlk Diyanet İşleri Başkanı), birada bulunacaktır.

          1.Dünya savaşı sonrasında derin yapılanması çökertimiş,esarete mahküm hale gelmiş bir ülke; buna karşı vatansever Mustafa Kemal ve arkadaşları,milletin azim ve iradesine güvenerek “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla,hürriyet ve istiklalini kazanma şiarı ile batıl zail olacak,hak kazanacaktır.

          Ezan susmayacak,bayrak inmeyecek,İstiklal Savaşı-Milli Mücadele kazanılacaktır. Emperyalist Proje Sevr geçersiz olacak ,TC Devletinin tapusu Lozan antlaşması gerçekleşecektir.

          İşte derin güçlerin batıl zihniyetin uşakları kaybedip,hain ilan edilen hak yolunda olanlar sonuçta galip olacaklardır.

           Dünyada milletler ve devletler arası mücadelede derin güçler ve istihbarat yapılanmasının mücadeleleri dün olduğu gibi “onların tuzağına ve kucağına düşmeden” devam edecektir.

          Kendi amacı için devletin istihbarat teşkilatını kullanan,başka istihbarat teşkilatlarıyla işbirliği içinde çeşitli senaryolar yazılıp uygulayanlar,halkı yazılı ve görsel basın marifetiyle beyinleri yıkanıp kandıranlar;Adolf Hitler’in Alman Tanklarının Moskova önlerinde olduğu yayını (Radyo yayını ile) ertesi gün Rus Tanklarının Berline girmesi unutulmamalıdır!

          Derin güçler savaşında Türkiye Cumhuriyeti Devleti şunu unutmamalıdır. Anayasamızın 1.2.3.4. ve 14 maddelerini asla unutma. Bu maddeler Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin hem tavanı hemde temelidir. Bu tavan ve temel yıkılırsa ülke yıkılır. Millette istiklal ve cumhuriyetini kaybeder.

          Ancak ve asla şüphemiz yoktur ki; Türk Milleti esarete karşı hürriyeti,köleliğe karşı istiklali şiar edinmiş bir millettir.

          Bütün tehlikelere karşı;Türk Milletinin seciyesi,atinin yüksek medeniyet ufkunda bir güneş gibi doğacaktır.

          Uyan Ey Türk Milleti! Uyuma,uyandığında başka bir dünya ile karşılaşabilirsin! Çünkü;uyuyan milletler başka millet ve devletlerin kölesi olarak uyanmışlardır. Hürriyet ve İstiklal senin karakterindir. Özüne sahip çık.

          Allah Sırat-ı Müstakimde olanlarla beraberdir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ