AKDENİZ’İN DOĞUSU…!

AKDENİZ’İN DOĞUSU…!

HÜR DÜŞÜNCE                                                                                     ZEKERİYYA İLLEEZ

                                             AKDENİZ’İN DOĞUSU…!

          Akdeniz;Afrika,Avrupa,Anadolu,Ortadoğu ülkelerini de bulunduran alanda coğrafi konumu,tarih ve kültür olarak önemli bir denizdir.

          Cebeli Tarık Boğazı,sonra açılan Süveyş Kanalı ile önem arz ederken; bu önemi destekleyen Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı Güney-Kuzey,Doğu-Batı geçiş yerlerini oluşturur.

          Akdeniz’in doğusu,Doğu Akdeniz diye tabir edilen alan;jeopolitik ve stratejik bakımdan önemli iken şimdileri daha da önemli hale gelmiştir..

          Kıbrıs adasının Akdeniz’in doğusunda ön karakol durumunda olması,1571 de Osmanlı Devleti yönetimine geçmesi,bu yeri daha da önemli ve cazip hale getirmiştir.

          Kıbrıs’ın fethi, haçlı dünyasının âli menfaatlerine aykırı görüldüğü için telaş içinde olmuşlardır.

          Rodos’un,Kıbrıs’ın ve bir çok adanın fethi,Fas,Tunus,Cezayir,Libya,Mısır,Suriye güzergahının Osmanlı kontrolünde olması,Akdeniz’i bir göl haline getirmiştir.

          Osmanlı devletinin Akdeniz hakimiyeti uluslar arası güçleri telaşlandırmıştır.

          Öncelikle bu güçler Balkanlarda Panislavist siyaset ve farklı toplulukları-azınlıkları kışkırtma,İslam alemi içinde Araplar’ın çoğunlukta olduğu yerlerde Eşarilik-Vehhabilik ile Güney Müslümanlığı teşkiline çalışmışlardır. Başta Hempher,Lawrens’i gibi misyoner ve casuslar kullanmaya başlamışlardır. 17. Yüzyıldan itibaren bir tarafta Arapçılık öbür tarafta Eşarilik(Nakilcilik),Vehhabilik ile Arap dünyasının büyük bölümü kontrol altına almışlardır.

          Bu durum İslam dünyasının kutsal merkezleri Mekke-Medine,Süveyş Kanalı kontrolü,Akdeniz’in doğusunun bir bölümü Osmanlı Devleti hakişmiyetinden çıkmıştır.Böylece Afrika,Ortadoğu ve Asya koridoru kısmende olsa uluslar arası güçlerin kontrolüne geçmiştir.

           Osmanlı da Türkler “ Etrak-ı bi idrak” akılsız-idraksız Türkler diye aşağılanıp,devlet yönetiminde  etkisi azalırken,Arap hayranlığı oluşmuş ve etkin hale gelmiştir.

          Batının Güney Müslümanlığı olarak kabul ettiği Eşarilik-Vehhabilik ekolünün etkili olduğu Arap dünyasında ki politkaları ile Araplar Türklere düşman hale gelmişlerdir. Türk düşmanı olan Araplar ve yöneticileri başta İngiliz ve Fransızları kendilerine daha yakın görmüşlerdir. Oluşan psiko-sosyal politik yapı alanı şeklinde Şerif Hüseyin ile birlikte Türkler-Osmanlı Ordusu İngilizlerle işbirliği yapılarak arkadan hançerlemişlerdir. Bu durumda Araplar,Filistinliler etkili olmuşlardır. Günümüzde (15.09.2020 Salı) Egede ki adalar,Akdeniz’in doğusu konusunda yine kullanılan piyon Yunanistan’a Suudi Arabistan 12 F 16 uçak tam mühimmatla göndermiştir.Türk düşmanlığı ve İngilizler,Fransızlarla işbirliği devam etmektedir. BOP çerçevesinde herkes rolünü uynamaktadır.

          2. Mahmut ile başlayan Yahudi banker ve uluslar arası baronlardan Rhotchild’en alınmaya başlanan borç paralar Abdulmecit ve Abdulhamit dönemlerinde de devam edecektir. Hatta borç para alımında İngiltere ve Fransa Osmanlı devletine kefil bile olacaklardır. Tabi em sonunda da Duyun-u Umumiye(Genel Borçlar Dairesi) kurulacaktır.

          Abdulhamit döneminde 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaş’ın da Kıbrıs (emaneten) geçici olarak İngiltereye verilmiştir. 2.Abdulhamit’in Panislamist politika(o günün şartlarında doğru) gütmesine rağmen ki; 1,5 milyon kilometre kareye yakın,yani şu anda ülkemizin iki katı yer kaybedilmiştir.

          Kıbrıs’ın İngiltereye emaneten verilmesi ile Türk-Müslüman çoğunluğu varken; zaman içerisinde Rumlar yerleştirilmiştir. Kıbrıs tedricen İngilizler’in kontrolüne geçmiştir.

          Osmanlı devleti sınırları içinde Suudi Arabistan ve Irak üzerinde etkili olan İngilizler,Mısır ve Suriye üzerinde etkili olan Fransızlar,Arap dünyasını makasa-kontrole almışlardır.

          Günümüzde Arap Birliği Kıbrıs ve Akdeniz’in doğusu ile ilgili politikada Türkiye ye karşı tavır almışlardır. Böylece Yunanistan ve batının yanında yer almışlardır.

          Hatta  ileride Türkiye-İran çatışması için Türkiye’yi de kendi bloklarına dahil ederek,İran’a karşı İsrail+Mısır+Suudi Arabistan ittifakı oluşturulmuştur!

          1.Dünya savaşı akabinde 30 Ekim 1018 Mondros Ateşkes,10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması Osmanlı Hükümeti tarafından imzalanırken; Mustafa Kemal liderliğinde Milli Mücadele hareketine girilmiş,icazetle değil savaşla hürriyet ve istiklalini kazanmış,Lozan antlaşmasıyla bütün dünyaca tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

          Osmanlı devletinden 25 devlet çıkmıştır.İki devlet çıkmamıştır. Bunlar Ermenistan ve Kürdistandır. Türkiye Cumhuriyeti devleti dışında kurulan devletler icazetle kurulmuştur.

          Türkiye Cumhuriyeti devleti Osmanlıdan kendine kalan borçları da ödemiştir.

          1940’lı yıllarda (Milli Şef İnönü  Dönemi)12 ada İtalyanlar tarafından Türkiye ye verilmesi istenmiş ve teklif edilmiştir. İtalya teklifi yapmış ama 2. Dünya Savaşı şartlarında arkasında bir oyun olduğu düşüncesiyle teklifi kabul etmemiştir.

          1950’li yıllarda Rumların-çetelerin Kıbrıs’ta Türk köylerinde katliamlara girmeleri üzerine Adnan Menderes Hükümeti (Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu) 1959-1960 Londra Zürih görüşme ve antlaşmalarıyla garantörlük  hakkı alarak,garantör devlet olmuştur.

          Adnan Menderes’in yapmış olduğu Zürih-Londra antlaşmaları garantörlük hakkına dayanarak 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşmiştir. Şunu da unutmammamız ve hatırlamamız gerekir ki; 1967 de Süleyman Demirel Hükümeti Kıbrıs’a çıkarma yapma kararı isteği üzerine TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) çıkarma gemisi olmadığını ifade etmeleri üzerine; 1969 ‘da Süleyman Demirel Hükümeti bütçeden büyük pay verilmesiyle;TSK’nın-Kara,Hava,Deniz Kuvvetlerinin modernizasyonu ve ordunun çıkarma ve operasyon yapabilme  kaabiliyeti güçlü hale gelmiştir. 20 Temmuz 1974 de Ecevit+ Erbakan Koalisyon Hükümeti,Demirel+Türkeş,Fevzioğlu muhalefeti bir yumruk olmuş,Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşmiştir. Bu durum Yunanistan ve Batı’ya  büyük bir tokat ve ders olmuştur.

          Dr.Fazıl Küçük,Rauf Denktaş’ın liderliğinde kısmende olsa KKTC kurulmuştur. Kıbrıs çıkarmasına karşı,başta ABD olmak üzere Türkiye’ye ambargo konmuştur.

          Ecevit ve Erbakan anlaşmazlığı ile koalisyon hükümeti bozulmuş,Mart 1975 de Demirel’in Başbakanlığında MC Hükümeti kurulmuştur. Helsink’i toplantısında Demirel; Türkiye ye haksızlık yapıldığını,ambargonun kaldırılma talebi reddedilince,İncirlik başta olmak üzere ABD üsleri Demirel Hükümeti tarafından kapatılmıştır.

          Bütün bu gelişmelerle birlikte,Demirel’in Irak’la yapılan antlaşma ile Kerkük-Musul petrollerinin Dörtyol-Yumurtalıkta dünya pazarlarına  sunulması sağlanmıştır. Tabi bu durum uluslar arası güçlerin tek kutuplu dünya düzenine(BOP vb.) tasarladıkları Kerkük-Musul-Telafer üzerinden (Burada ki Türkler katledilerek azınlık durumuna düşürülecek) Hayfa limanına (Haç+Siyon İttifakı) İsrail’in kontrolünde ki petrol boru hattına ters bir durumdur!

          Demierl’in 1990’lı yıllarda İran’a güvenemediği için (Rusya+Ermenistan+İran) Azerbaycan-Haydar Aliyev(Önceden Rus KGB’nin Başkanı),Gürcistan –Şevardnadze (Rusya Dışişleri Bakanlığı yapmış) ile yani Türkiye+Azerbaycan+Gürcistan ile savuma ve ekonomik antlaşması yapılmıştır.

          Ön Asya ve Türk dünyasının yer altı kaynaklarını (Petrol,doğalgaz vb) tıpkı Kerkük-Musul petrol boru hattı gibi Ceyhan’a bağlanmıştır.

          Demirel’in tecrübe ve gayreti ile Akdeniz’in doğusu bir enerji havzası haline gelmiştir. Bu durum Akdeniz’in önemini çoğaltırken,emperyal ülkelerin amaçlarına sekte vurmuştur.

          Dünyanın hem kilidi,hem anahtarı,hemde kapısı durumunda olan,jeopolitik ve stratejik bakımından en öemli en önemli mekan olan ülkemiz Türkiye ve yakın komşuları anarşi,terör,kaos içine sokuluyordu!

          Türkiye’nin Akdeniz’in doğusunda ki hakları ve ağırlığı emperyalist  güçlerin BOP gibi plan ve projenin uygulanmaya konmasına sebep olmuştur. Nitekim PKK,El-Kaide,Işıd gibi terör örgütleri İsrail liderliğinde emperalist topluluklar;kimisi ırkçı ama aynı zamanda Marksist-Leninist,Maoist ideoloji temelinde PKK gibi veya İsrailli Yahudi Hahamın ifadesiyle “72 Cemaat ve örgütleri biz kurduk.Finanse ediyor ve yönlendiriyoruz.” PKK,El-Kaide gibi örgütlerlerle İslam toplulukları birbirine kırdırılmaktadır. Öncelikle İslam ülkeleri kaos,kargaşa içine sokularak;istikrarsızlık olacak ve her an emperyal ülkelerin müdahale alanı haline gelecektir. Bu şartlarda Truva atlarını istedikleri gibi kullanacaklardır. Bölgede bitmiş olan terör yeniden çoğalacak,ülkeler bölünüp ve parçalanarak emperyal güçler amaçlarına ulaşacaklardır.

          Nitekim ülkemizde ki açılım süreci,Habur rezaleti,,terör gruplarının Urfa üzerinden Suriye’ye geçişisin sağlanması vb gelişmeler,BOP için uygun gelişmelerdir..Bütün bunlarla beraber Suriye ile iyi ilişkiler ileride Akdeniz’in doğusunda ki menfaatlere handikap oluştururdu. Türkiye’nin Suriye ile hakimiyet alanının genişlemesi,emperyallerin hakimiyet alanlarının daralması demekti. Bu durumu önlemek ve bozmak içinTürkiye ile Suriye’nin arasını bozmakgerekiyordu! Mossad,CIA ve ABD Senatörlern ziyaretleri akabinde önümüze konan dosya,verilen misyon ve görev çerçevesinde BOP devreye sokuldu.

          Türkiye ve Suriye ilişkileri aniden bozuldu. Düğmeye basılmış gibi bir çok cemaat ve örgütler ortaya çıktı. Bu cemaatler birbirleriyle savaşırken elini kolunu sallayarak,sanki turistik seyahat  yapar gibi Suriye’nin Kuzey hattını işgal durumuna geldi Uluslar arası güçler bunu başarmış,ileride Akdeniz’in doğusu için Türkiye Suriye işbirliğini önlemişlerdir.

          (15.09.2020 Salı) Şu anda başta asker olmak üzere siyasi,hukuki,ekonomik gücü ile Akdeniz’in doğusunda ki haklarını korumya,sahip çıkmaya,imkanları değerlendirmek için istikrarlı yönetim gerçekleştirmelidir.

          Yunanlılarla sorunları çözmek için yanlışalarımız,hatalarımız,eksikliklerimiz ve özeleştirimizle birlikte Lozan Antlaşmasını masaya koymalıyız.

          Suriye iie ilişkilerimizi düzeltip,ülkemizdeki Suriyelileri gönderip emperyal güçlere karşı Akdeniz’in doğusunda Türkiye-Suriye İttifakı oluşturulmalıdır. Bu durum emperyal güçlerin oyunlarını bozacaktır.Hatta Mısır ile de İşbirliği yapılabilir!

          Türkiye sahip olduğu jeopolitik ve stratejik şartları “Yurtta Sulh,Cihanda Sulh” dış politika temelinde diplomasi gerçekleştirilmelidir..

Not;Covid 19 Corona Vırus hala etkisine şiddetle devam ediyor. Temizlik,Kişisel Mesafe,Maske takma kurallarına lütfen uyalım. Uymayanları uyaralım.Önce Sağlık!.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ