KURUYAN GÖZYAŞLARI

KURUYAN GÖZYAŞLARI

sakircetin2

Burak SERDENGEÇTİ

bserdengecti0204@hotmail.com

 

KURUYAN GÖZYAŞLARI

“Devletin işi de bütün oyuna,

Gelinleri dövdürüyor kayına.

Babası zalım da harçlık salmamış

Ahı zar ediyor kuru tayına.”

     “Bu dörtlüğü kim söylemiş?” diye soranlara Türkiye’nin var olma- yok olma -tercihini ortaya koyduğu bundan yüz yıl önce yedi düvele karşı namus ve şerefini kurtarmak için- savaşın acısını anlatan yüreğimizin gönlümüze nakış koyduğu sözlerin özüdür. Devlet oyunla oynaşla alış veriş içinde olmaz. Ancak ‘vatan savunmasında kocasız kalan’ gelinlerin, geride kalan kayınları tarafından zulme uğraması, kocasızlığın üzerine tuz biber mi olur? Bu acıyı yaşayan gelinler, nişanlı kızlar, oğulsuz kalan analar, babalar, körpe yavrular bilir.

     Bir baba, oğluna karşı zalimlik yapar mı! Bu mısra; acının, yalnızlığın tevriyeli ifadesiyle dışa vurumu değil, belki nazlanmanın veya kimsesizliğin göstergesidir. Babasının holdingi mi var ki para salsın Çanakkale’ye. Sabahki kuru ekmekle akşama kadar kelle koltukta, göz düşmanda açlığını unutan Mehmetçikler bu vatanı bize emanet etmek için geride bıraktıklarını düşünmeden gittiler.

***

     “Bu iş güzel iş delikanlı. Rızkı veren bizi aç koymaz. Önemli olan muhabbete vesile olmaktır.”

     “Ev geçindiriyorsun…”

     “Hayat kopuz teline benzer; onu fazla gerdirmeden türküyle ağıt arasında bir tezeneyle seslendiriyor, gidip geliyorum.”

     “Bu yolculuk nereye kadar?”

     “Yük bitesiye kadar.”

     “Nasıl bir yük? Ağır mı?”

     “Çanakkale şehitlerinden birinin torunu evlenecek, ona çeyiz düzme telaşındayız mahalleli olarak. Babası vefat etti. Başka da yakını yok. Her bir komşu bu işin ucundan kıyısından tuttuk. Hayırlı işe vesile olmak gerek delikanlı. Bu işi bir nefer hassasiyetiyle görev telakki ettik.”

     “Bu işiniz de düşünceniz de makul. ‘Kimsesizlerin kimsesi olmak herkese nasip olmaz’ derler. Böylece hayatınıza anlam katıyorsunuz.”

     “Boş yere yaşamak bir anlam ifade etmez. Kul yanında kullara şirin gözükmek kolaydır. Esas marifet bu olmamalı. Ha bu benim düşüncem, beni bağlar; başkası ne düşünür, ne yapar bilemem.”

     “Tek başınıza mı yaşıyorsunuz?”

     “Sizin gibi.”

     “Benim gibi ne demek!”

     “Sen de yalnızlığı üzerine zırh gibi bürünmüşün. Geçmişte kalanını aramıyor musun? Aradığını bulunca –tabi bulabilirsen- ne kadar mutlu olacağını tahmin ediyorum.”

***

     Bu konuşmalar, Erdemli’de yazmaya başladığım bir romanın bir bölümünden alındı.  Bu haftalar, aylar, yüz yılın geçmişinde yaşadığımız acıların bir hatırlatmasıydı. Ortadoğu bataklığının netameli yerinde aynı sıkıntıları yaşamamak için uyanmalıyız.

     Dünya barışının kurulmasında dün ne yapmışsak bugün de daha fazlasını özveriyle kotarmalıyız. Tekrar sevdiklerimizi gözyaşlarında boğulmamak adına vatanımızı savunurken yeniden dirilmek gerekiyor. Çanakkale içinde bizi vuran zihniyet, yine bizim topraklarda bizi katletmeye geliyorlar.

     Bu yüce ruhlu millet, kısır döngü yorganını üzerinden atmalı. ‘Türkülerimiz ağıtlara dönmesin’ temennisiyle Kızılırmak gazetesinin sevgili okurlarıyla -fırsat buldukça- tekrar buluşalım.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ