Kızıl Elmamızı, İSTİKLAL Marşında Özetleyen Şahsiyet; Mehmet AKİF

Kızıl Elmamızı, İSTİKLAL Marşında Özetleyen Şahsiyet; Mehmet AKİF

CREATOR: gd-jpeg v1.0 (using IJG JPEG v62), quality = 80

Milli şairimiz Mehmet Akif’i anlamak demek, Kur’an mesajını anlamak demektir. Mehmet Akif’i anlamak demek, Türk’ün Rabbine yakarışını görmek demektir. Her satırına samimiyet sinmiş, her kelimesi ıstırap yüklü, “ciğeri yanan” şiirleriyle birçok kişinin nesirle yazamadığı gerçekleri manzum bir şekilde felsefi bir dille ortaya koymuş olan Mehmet Akif, gençliğimizin mutlaka okuması ve öğrenmesi gereken büyük bir düşünür ve dava adamıdır. Hayatı boyunca istikamet sahibi olmuş, adaletsizlikler, haksızlıklar karşısında dimdik ayakta durmuş olan Mehmet Akif, hiçbir zaman, ne zulmü alkışlamış, ne gelenin keyfi için geçmişe sövmüş, ne soysuzlara zağarlık etmiş, ne de fikrî istiklâlinden taviz vermiştir. Peygamberî örnekliği hayatına düstur edinen Mehmet Akif, hiçbir zaman haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan olmayı yeğlememiştir. Bu idealist duruş ona Türk’ün İstiklâl Marşı’nı yazma şerefini bahşetmiştir. Günümüz insanı için tam bir ahlâk abidesi olan Mehmet Akif, İslam dünyasının mevcut durumunu, yaşadığı acıları yüreğinin derinliklerinde hissetmiş ve bunu mısralarıyla terennüm etmiştir. Arkadaşı olan filozof Ferit Kam’ın tabiriyle “gayede sanat arayan” bu büyük insan, yazılarında, mısralarında İslam dünyasının o dönemki hazin halini en ince detaylarıyla ve en çıplak gerçekliğiyle tasvir etmiş ve hep temel kavramlar üzerinden çıkış yolları göstermeye çalışmıştır. İslam düşüncesine hâkim bir şahsiyettir. İslam ümmetinin içine battığı; taassup, bidat, hurafe, miskinlik, yanlış tevekkül, taklit, adaletsizlik, zulüm, istibdat, korkaklık, ümitsizlik, kin ve nefret, tefrika, cehalet, akletmekten uzaklaşma, bilimden yoksunluk gibi pek çok kavramı şiddetle eleştirmiş ve bunların karşısına; cehd, gayret, azim, cesaret, adalet, hürriyet, uhuvvet, sevgi, vahdet, bilim ve tefekkürü koymuştur. Ümitsizliğe hep karşı çıkmış ve bunu bir imansızlık işareti kabul etmiştir.

Mehmet Akif, Türkçe’yi muhteşem bir şekilde kullanan bir dil dehasıydı. Meşhur edebiyatçımız Nihat Sami Banarlı, onun kaleminden çıkan İstiklâl Marşı’mız hakkında 1967 yılında şu ibret verici sözleri söylüyordu: “Türk İstiklal Marşı, gerek söz, gerek şiir kalitesi bakımından yeryüzündeki milli marşların hiçbirisiyle ölçülemeyecek kadar üstün ve zengin manalı bir şiirdir. Bu marşı, Türk milleti gibi, hükümran olmak için yaratılmış bir milletin bir gün İstiklal Harbi yapmasındaki büyük tezadı çok iyi kavramış bir şair söylemiştir.” Banarlı, ayrıca, Akif’e günümüzde alçakça saldıran soysuzların, Türk düşmanlarının ve sözüm ona ona iftira eden ve onun İstiklâl Marşı’nda ayağa kalkmayan “çirkin adamların” hayasızca saldırılarına adeta o günlerden cevap vererek şöyle diyor: “Mehmed Akif gibi, demir iradeli, sağlam karakterli, geniş kültürlü, büyük bir iman adamı yetiştirmiş olmamızı çekemeyenler çoktur. Akif, eğer Bülbül şiirini, Çanakkale Şehitleri’ni, hele İstiklâl Marşı’nı söylememiş olsaydı, bugünkü muarızları, ona hücumu belki de lüzumsuz görürlerdi.”.

Hayatının her anında halkın hislerine tercüman olmaya çalışan ve milleti için elinden geleni yapma gayretinde bulunan Mehmet Akif, 1913 yılında Fatih Camii’nde bir Cuma namazı vaazında İslam dünyasının ve Osmanlı’nın o dönemde, bilhassa Rumeli’de yaşadığı sıkıntıları, katliamları ve bundan duyduğu acıları halka mısralarıyla anlatırken caminin içini dolduran binlerce Müslüman, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Akif, her zaman olduğu gibi, gerçekleri bütün açıklığıyla ortaya koyuyor, Kur’an’dan ayetler getirerek ne yapılması lazım geldiğini de söylemeye çalışıyordu. Akif, o gün, insanlara şu ibret verici hakikati haykırıyordu: Kâinat, fıtratı gereği her an yeniden bir oluş halindedir, yer gök her an muazzam bir faaliyettedir. Allah’ın yaratması bir kerelik değildir, O, her an yeniden bir yaratıştadır. O halde evrende hiçbir zerrede işleyiş durmazken, sükûn yokken, Yaratıcı bile her an bir yaratışta iken, neden bunu anlayıp ibret almıyoruz? Akif’in soruları bununla da kalmamaktaydı; uğranılan felaketlerin acısını yüreğinin derinliklerinde hisseden bu büyük dava adamı, Müslümanların neden kendi kaderlerini kendileri tayin edecek azme, aklî ve ilmî birikime sahip olamadıklarının cevabını bulmaya çalışıyordu. Cevap açıktı: Müslümanlar çalışmıyorlardı, akletmiyorlardı, kendilerinin kurtarıcı olduğunu unutup bir kurtarıcı bekliyorlardı. Tarihlerinden, geleneklerinden bîhaber bir şekilde ezberciliğe boğulmuşlardı. “Gözlerini maziye dikmiş” bir şekilde sadece geçmişiyle övünen, “kendisinin bağrı yanık aşıkı” olan, evrenin işleyişini kavramaktan uzak, cehalet ve tembellik içinde, hizipçilik, fırkacılık, fitne ve adaletsizlik altında kıvranıyorlar, bir de utanmadan feryat ediyorlardı. Elbette çaresizlik, tıpkı Akif’in yakarışları gibi, insanı feryat ettirecekti, ama ilâhî kanunları, çalışmadan keyfine boyun eğdirmenin imkânı yoktu.

Milli şairimiz Mehmet Akif, bütün hayatını Müslüman dünyanın uyanışı için mücadeleye adamış bir mütefekkir olarak, İslam dünyasının akıldan, ilimden uzaklaşmasını ve hurafelere taassuba batmasını hazmedemiyordu. Bu yüzden de hep sert uyarılarda bulunuyordu.

Mehmet Akif, her fırsatta İslam’ın nasıl bir fıtrî din olduğunu anlatma gayretindeydi. Yazdığı İstiklâl Marşı, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı değil, adeta bütün Türk dünyasının ve gönül coğrafyamızın Milli Marşı’ydı. İstiklâl Marşı tahlil edildiğinde görülecektir ki, bu marş, bütün Türk tarihinin, Türk’ün sağlam imanının, iradesinin, Kızıl Elma ülküsünün ve Nizam-ı Âlem davasının, erdem ve adalet mücadelesinin özetidir. İstiklâl Marşı, bütün mazlumların özgür irade beyanını haykırışıdır. Bugün bizim için esas olan, bu şiirin mazmununu hak edecek bir millet olabilmektir. Akif’in tabiriyle “Son ehl-i salibin savletini kırabilecek” hikmet, cesaret, iffet ve adalet erdemleriyle donanmış bir millet olmamız için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerekiyor. Büyük düşünürümüzü rahmetle, Fatiha ile bir kez daha yâd ederken, onun aziz hatırasına son zamanlarda yapılan saldırıları, iftiraları kınıyor ve artık buna bir son verilmesini bekliyoruz. Ruhu şâd, bütün mazlumların sığınağı Türk milleti var olsun.

Saygılarımla Doç.Dr. Özden TAŞĞIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ